24
Yorum
73
Beğeni
5,0
Puan
1965
Okunma

...
Yaşam nasıl da kâhırla dönüyor yer küremizde
bütün insanlık acıların yörüngesinde
suçlu sizsiniz diyor insanoğlunun geçmişine
orada kan, gözyaşı, savaş
burada çocukların gözlerine korku ekilirken sevgi yerine...
hey tanrım nasıl da ruhlarımız savrulur
kahinler, zerdüşler, boyar uçurumları
örümcekler beynimizde semaha durur
Mevsimler bile şaşırmışken eksenini
elleri vicdanındaydı hâlâ oniki ayın
dünya en sessiz uğultusuyla mutlak soğurken
bütün yanlış kurguların -ortasında
ki insanlık en çıkmaz sokağın yalanında paravan’sa
ve Darwin amca unutmuşsa kendi anatomisini
topraktan geldik, toprağa gideceksen kesintisiz
ve yaşamak en kutsal nedeniyse varolmanın
gülüm se me li’ ki gülümse
Tek sevincim tamda burada başlar
o çok sevdiğim papatyalar
aralarken başını Aralık’tan
ne kadar da güçlüler sabah kırağısında, gece ayazında
ve ben imrenirken kar kuşlarına
insan olmaktan ve seni özlemekten tükenen cümlelerim var
mutlu olmaktan utanmak istemiyorum artık s’ağır evrende
Kırlangıçlar göç ederken
anlatamadığım ama senin anladığın hep o mecburiyetlerim
şiirlenesim var gecelerce
sonra delice sana koşasım var
dizlerimi karnına çekip
babam yüreğinin hep o tatlı -en bilindik melodisiyle uyuyasım-
parmakların öperken saçlarımın yetimliğimden
huzurla uyanasım var mutlu sabahlara
İstiyorum ki
en çok sırtımının en keskin
gül bildiğim yaralarından sev
omuzlarımın tonlarca yetim ağırlığından öp
içime çekilen nefesi harla yavaş yavaş
iliklerimde köpük köpük taşan nâr-ı dindir
gözlerime kaçan tuzun tadıyla
beni sana taşıyan leylekler’ hicret etmesin sevdamızın kıblesinden
görüyor musun Aşk
havada en karasından bir kasvet
tepeden tırnağa kuzey
bir tek senin insanlığına hasret
şimdi düşlüyorum
düşle uyanıp seni sevmeyi öğrendiğim yerdeyim
o kentte
o karanfil bahçesinde
o efsunlandığımız türbede
mevsim son bahar
günlerden Cuma
ve şaşkınlıktan gözlerimiz yağmurken
keşfettiğinde yüzümün kırılgan coğrafyasını
tüm gönül kırgınlıklarıma bahar
babam kokulu ellerinle gökyüzü’msün
ahhh o nasırlı ellerin defnederken içimdeki binbir acıyı
Öğrendik ki
mutluluk hormonunu içerken kök hücrelerimiz
iki ruh, iki beden, iki yürek
tek bir asal sayıda tekil biz’iz
Aşk yaşanıldığı kadar güzel
yaşanıldığı yerde özel
bambaşka asil bir tad bırakıyor sadâkatin gömüsünde
Dünyayı ve ölen insanlığı
bizim, sizin, onların aşkı kurtaracak
hadi sevmeye başlayalım
o küçük mahallelerin
dar sokakların güzergâhından
kuzine sobasının şefkâtinde olsun muhabbetlerimiz
ellerimizde bez bebekler, misketler
arkamızda ne kin, ne nefret, ne öteki
en zengin, en şâşaalı fakirliğimizi yaşayalım yeniden
hadi ne duruyorsunuz
rengârenk sevgikuşağı doğuracak yarınlara
insan olmaya ihtiyacımız var
milyon milyon yürek, sonsuz ruhla hep bir umut- ileri...
...
Nagihan Ergül
5.0
100% (64)