19
Yorum
29
Beğeni
5,0
Puan
2381
Okunma

Ertelemek miadıydı aşkın
Elde kalan yarısı şu ahir ömrün,
Çeperi kırık gönlün kim bilir kaçıncı evrilimi.
Ahenksiz bir tını,
Farkındalığın gizli devriminde gizli
O yükümlü ve hükümlü bedeller:
Münafık bir düşün inik peçesi,
Derken soluklandığım her satır başı.
Gıyabında minnet borcum yok ki
Ve yok ki nazı niyazı şu gönlün:
Sakıncalı birlikteliği aşkın ve özlemin;
Mihenk taşı bellemişim mademki
Yine de
Tınısı kesik kesik o rahvan yadsımazlığını yüreğe
Pelesenk etmiş iken çemberin niyazı:
Nice gel-git ve ahengini yitirmiş
Yitik söylencelere paye veren nicesi;
Bir tebessümde gizli aslında nüansı evrenin:
Kâh yalıtılmış kâh yoldan çıkmış hatta baştan çıkarılmış
Onca kayıp gölgeye riayet eden ruhun kımıltısı.
Sancılı bir doğum kadar nüktedan seyri,
Anlamak ne mümkün hele ki yüreğin o yaralı
Diğer kıyısı:
Soluklandığım bir ağaç kovuğu,
Görünmezin gizeminde yutar sakilce o sefil benliği,
Rağbet eder zaman zaman yoksunluğu bilerken
Ve bilip bilmeden derinde saklı o gömüt:
Bir ışık huzmesi kadar davetkâr,
Yine de riayet ettiği kim bilir ne çok imge:
Devrik hükümlerin gözden ırak serkeş kınında
Devinen tek bir rivayet:
Sev ve sabret.
Tutumu yadsıyamazken,
Ruhunu koruyamazken
Devrik bir ömrün mü son evresi de,
Ahkâm kesilen nöbetlerde sivrilmekte
O muğlâk reçete.
Kemirgen bir edim kadar öldürücü,
Rahvan bir gölge kadar ürkütücü
Yine de adlandıramazken o son izleği:
Hani senden kalan son hatıra,
Gömütü derin bir heyecan bürümüşken
Kavuşamadığım ömrün kalan yarısı.
Hicabı yitik belki de gülü solgun,
Milat bildiğim ölgün o gündönümü:
Bir nebze de olsa kıyamadığım tek gösterge:
Yalnızlık dokunurken usul usul ölü sevinçlere.
Bir riya bir kanı belki son bir edim
Hanidir uzağında yine de adlandıramadığım,
Belki fazlasıyla durgun; anlamlandıramadığım.
Kınında esaret, indinde rehavet
Döngüde kaybolmuşluğun verdiği o garip cesaret
Kadar ulaşılmazlığın kıyısında
Hele ki yok mu o aşkın pervasızlığı.
Bir rahlede saklı ömrün hikâyesi,
Çevirdiğim yapraklarda rast geldiğim,
Kim bilir hangi şarkının kayıp kıtası
Belki de o hicap yüklü sığınağında
Ezik bir ömrün muğlâk rotası,
Bir kez dahi şekillendiremezken
Gönlün makamsız niyazına sığdırdığım
Ne çok ikilem iken maruz kaldığım,
Hadi, gel dercesine mağlup kılındığım
Rahvan çöküşlerde soluklandığım
Gönül hutbesine gönül koyduğum
Bir miracın tasavvurunda gölgelendiğim.
Şekilsiz meskenlere itimat dahi edemeden
Biteviye özlem yüklü,
Aşkı yıkık bir şehrin ölü ahalisine nispet edercesine.
Gölgeler ayvaz bir coğrafyanın en tepesinde,
Ruh dediğin anlamsız o mabedin kapısına yığdığım,
Sığındığım yürekte kerelerce kaybolduğum
Ve sızlarken burnumun direği,
Anlamsızlığın bitiminde ben ağlarken biteviye
Tarafınca görünmezden gelsem de
Ahvalini çoktan kaybetmiş cebbar bir coğrafyaya tuş olmuş
Edilgen kimliğim iken ansız ve pervasız bir mağlubiyete
Yenik düşmüş.
Hüzne delalet, tedirgin bir kıyamda
Nöbete durduğum gölge hutbeli geceler:
Hali hazırda o tüketilmişliğim,
Makamı adsız, yüreği yalnız
Hele ki ötelerken dokunuşu mizaç bellediğim
O vakur yalvarış kadar
Tümlerken iç sesimi:
Nasıl nasıl nüktedan bir var oluş
Erdiğim aşk mertebesine bir nebze de olsa yine de
Tahakkümü kılıksız o mecra,
Ekseni hepten kaymış sızlarken içim, için için
Devinen o serzenişin tınısına kapılıp
Alt üst olduğum esrikli bir muhafız alayına
İmgelendiğim kim bilir hangi yakası kayıp şehrin.
5.0
95% (21)
4.0
5% (1)