21
Yorum
36
Beğeni
5,0
Puan
2035
Okunma

Anlık teamüllerin sarkacında yitip giden
Efsunlu, yosun tutmuş, kimliği kayıp
Peşi sıra gözyaşı döktüğüm, naif bir çiçeğin
Boynu bükük tecellisinde toz konduramadığım:
Kırık bir lehçenin kırık bir hecesi yalnızlık,
Devingen ruhun telaşında saklı o yeknesak hüzün.
Tümden gelen ne varsa, hidayet addedilen
Güne devredip aradan çekilen o işkence;
Anlamsızlığın kıyısında hepten karıştım toza dumana,
Yoksun iken yüzüne suyuna hürmeten,
Girizgâhında demlensem de sona eremediğim,
Son bilip de başını göremediğim:
Ne çok imge yalıtılmışlığıma nazire edercesine,
Bir kum zerresi adeta, azat edildiğim ölümün pençesi.
Tefekkürü yüreğin tecellisi,
Safran sarısı o ölgün gece belki de,
Olmazın oluru bir bileşke:
Hüzün ve sevgi,
Her yâd ettiğimde geçen ömrü
Ruhuma pelesenk olmuş bariz bir öfke,
Hâşâ, ne isyan ne yalan,
Gıyabımda karşı koyamadığım ne çok terennüm,
Hükümranlığında dünyevi nimetlerin
Geri durduğum ne çok insan;
Varsıl hâkimiyetlerinin tek göstergesi,
Devindikleri anlık tahakkümleri
Saymışçasına bir ganimet.
An’dan uzak, olası bir istikamet adeta,
Hırpani yoksunluklar mademki hüznün mezesi,
Kırptığım yıldızlara yükledim ölgün düşleri,
Olur da yağar başıma Yaradan’ın rahmeti:
Az ötede, bir başıma,
Görmez gözleri hayat neferlerinin.
İmgelerin tezahüründe yanılsamadığım gün gibi aşikâr:
Kıble bildiğim bulutlara sığdırdığım günü birlik kederler,
Yaftalanan mizaçların yankısında çalkalandıkça
Hükümranlığında hele ki bir kez meyletmişken
Aslına rücu ettiğin her misal,
Gönül gözüne pelesenk olmuş.
Tek bir izlekte saklı bilip bilmediğim
O vakur dokunuşu teamül ettiğim.
Bir nebze de olsa yitirmeye dayanamadığım,
Öbek öbek siluetler karanlıkta gölgem olmuş
Nazarında yitip gitmelerin,
Varsıl bir ikametgâh belki de o soğuk mezar:
Ansızın sızan ruhun telaşı,
Varlık bildiğim sevdanın inkârı:
Hele ki dost bilip sakındım mı gözümden,
Kula kulluk yapandan korkmalı
Fıtratında onca zulüm biriktiren.
Anlık hezeyanlar ve canhıraş kelamlar
Sırıtan boydan boya,
Ellerinle yıktığın mabedim
Bir yanım eksik görmez misin,
Saklı kıldığım gizemin en derininde gömülü
Ufacık bir yürek iken
Sığdırdığım ne varsa haddinden fazla engin.
Revnak düşlerin kamberli yalnızlığına hürmeten,
Defolu ne çok yanılsama belli ki boyutsuzluğumun
Girdabında zamana yenik düşen:
Sivri ökçeli ve öfkeli kalabalığın tezahürü iken
Nefret güdümlü nice tümce,
Ansızın sızan o boşluktan
Gönül koyduğum cafcaflı aşkların kırık mizacı.
Devingen ve ötelenmiş rahvan hanidir demli
Sıfat yüklü karmaşalarda yürekten taşan.
An’ı kıymete bindiren bir dost dokunuşunda,
Yüreği dolduran heyecan değil mi aşk’ın tınısı.
Hadi susma ve söyle o tekerlemeyi.
Mızıkçılık yaptığım dünkü çocukluğumun kıvancı iken
Sarmalında gömsem de dünleri,
Hanidir susadığım ve her nasılsa susmadığım,
Gönlün hicreti bir kez meyletmiş iken dibine gölgelerin.
Nükseden sefil bir tını, aşk iken hasret yüklü,
Görkemli bir yalnızlık benimki
Her yeni gün nöbete durduğum.
Çaldığım çırptığım sevi dili, gömülü üzünçlerin
Rest çektiği o kırık niyazı.
Yâd ettiğim dünlerin yarenlik bildiği,
Sırça köşkümün son ahalisi, hanidir
Yol bilip de kaybolduğum.
Yoksun kılındığım gönülsüz imgelerin tezahürü kadar
Ateş saçan gözlerimin derininde gizli bir boşluk belki de
Mütemadiyen gömüldüğüm ve görünmezliğimin nezdinde.
Sırra kadem bastın basalı,
Yine de yeniden deyip, köşe bucak seni aradığım:
Tecellisi belli ki şu kararsız yalvarışların
Ardına yığıp da gözümden sakındığım,
Kim bilir kaçıncı yenilgi, ömre rest çekip
Bir adım geriden seyrettiğim kıyısı yine de
Devingen ruhun esrikli mizacı.
5.0
100% (31)