19
Yorum
34
Beğeni
5,0
Puan
1542
Okunma

Rehavet konuşlanmış, o makberde gizliydi teminatı,
Hükümsüz dirayeti iken garip bir yanılsamanın tefekkür bildiği,
Kırık sarnıcında ne çok gel-git
Ve kayıp sarkacın tezahürü
Gömülü hidayetin huşu yakasında
Tahakküm yüklü bir çehre ile
Galip gelmiş iken menfi ve gayri ciddi
Ne çok imge:
Sağaltan kaynakların miraç bildiği
Ve belki de görmezden geldiği,
Dirayeti kadar yeknesak, hüzne rahmet yükleyip
Gölgelerin mizacı kadar kısık ve tehir eden
Tüm bildirgesi.
İnsanlığın kayıp merhamet imgelemi kadar kayıtsız
Zaman zaman ve sabırsız bir tezahür,
Düş perilerinin ihanet addettiği.
Gömülü hükmün yenik sureti,
Aşkın naif ve yeknesak hükümranlığı
Kadar çatlak bir ses:
Duvarlarımın bitiminde
İhanet ettiğim gölgelere son bir serzeniş:
Sakil ve hudutsuz muharebelerin siperinde,
Muhafız alayı imgelerin kıskacındaki o sıradanlık
Kadar kayıt dışı ve muzaffer bir eda,
Hanidir kayıp o izleğin ufka riayet eden
Edimi kayıp edilgen bir muafiyet kadar
Asılsız olsa da kimine göre.
Kindarlığın istila ettiği yürek sesi,
Duyulmazdan önce dokunduğum tek bir gölge:
Aslı kayıp ve ansızın sızıp derinden
Sağaltan zamanın yüklü tezahürü iken
Kayıp bir milat alabildiğine,
Görmezden geldiğine kani olduğum
Yerli yersiz o debdebeli yürek sesi:
Olmazın oluru, gecenin sarkacı
Kırık asaletini yok sayıp
Gözden düşen üç beş damlaya rest çeken,
Hanidir gizli hanidir kayıp
Sondan bir önce,
Kayıtsızlığının mizacı kadar devingen bir ruha eşlik eden
Ve bir adım ötende örselerken devran,
Gözden düşmek kadar hicap edilesi bir yenilgi.
Rahmet tecelli ettikçe,
Tek tesellisi ömrün,
Gıybetinde saklı üç beş söylem;
Hanidir yitik o kâfir yetilerin nezaretinde
Gözden ırak bir aşk iken
Yüreğin mızrabı:
Terennüm eden usulca.
Titrek ışıldaklar, günün sarkacında devinen
Varsıl bir hidayeti hikmet bilmenin eşiğinde
Ve hüznü devingen bir milat iken ölümün tecelli
Ettiği her yenilgi kadar muğlâk ve baştan çıkarıcı:
Saklı kaygıların girdabında yeknesak bir hüzün
Her dem başımın tacı:
Hikmet bildiğim ne çok imge, ne çok tezahür,
Saflığın gıybetinde, huşu içinde salındıkça
Mihrabı yâd ettiğim tefekkürü yürekte saklı:
An’ın sarkacı, dün’ün yargıcı
Ömre delalet ne çok çekince,
Sızan muğlâk bir gölge kadar kayıt dışı,
Hanidir yüzü hürmetine sakındığım bir rivayet:
Koşullu koşulsuz ne çok insan, ne çok ihanet.
Makber, diye haykırırken devran
Sarkıtırken ipin ucunda ölüme şart koşmuş bir kez
Yine de takındığı son bir izlek
Ağlak sancıları adam ve kadınların,
Aşka ihanet kadar yadsınamaz bir tevekküle nispet,
Korunaklı dünyaların kırık ve kilitli kapıları:
Sızan, sızdıran gün ışığı,
Hüznü yâd edip yoksunluğun taçlandığı
Bir miraç iken tereddüt edip yok saydığım,
İklimsiz mevsimlere düşmüşken yolum:
Aşka dirayet yükleyip de soluklandığım şu köşe başı,
Olmazın oluru ne çok rivayet,
Sakındığım yüklemi kayıp devrik cümlelerin
Sakıncalı gizeminde yok sayıldığım ahenksiz bir tını
Kadar şu yalnızlık en saçma, en ucube bir o kadar debdebeli
Bir muafiyet belki de kalabalık gölgelerin taarruzunda
Hükmen yenik sayıldığı:
Sancılı bir doğum bir gün sonrası yitim,
Girdabında saklarken ölü ve çalıntı sevinçleri,
Arsız iklimlerin şatafatlı ve çalkantılı ölüm sancısı.
5.0
100% (27)