1
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
756
Okunma

bazı şiirler var ki metal oluyor, pas değil, yeni taşlanmış demir kokuyor;
sonra bunlar, ’açılın o geliyor’,
er kalbi kurtarmak mı, kadınları sulamaktan bahsediyorlar savaşın ortasında,
gök müsünüz ki, imkansız değil ama
bir sonrakine kadar plak boş çalıyor, pencere daha bir lekeli, yalnız
güzel bir tad kalıyor
bana kalırsa seni dediğimde, sen hiç olmamalıydın
şimdi de yoksun, güzel oluşun böyle
ruhun olabilir bir yerde
saçlarını kestirip attığın fayans taşlarında iri bir böcek dolaşabilir
kuş olur ya da ellerin
kelebekler taşırken düşersin tabutunun resmine
bana bakarsan ağlayabilirim içli içli
kıç şehrinde iki tepenin ardı kuru bir ırmak
-su. kayayı yalamaktan geliyorum.
düşür incecik belinden hayatın ağır yorgunluğunu
baba, gücün yetiyorsa, bağır, ’baba’, aldığım nefes gibi, ’baba’, otur şuraya, ’baba’
gücüm yetiyor işte şu yalnızlığa
dışımdaki dünyanın sırrı yok, yüzüme benziyor
’baba’ de, sana benzemiyor ’baba’, sen vursan belki de acıtmazdı bu kadar, ’baba’
sevmek acı mıdır, yakar mı insanın bağrını bu kadar
’baba’, tabut gülleri takıyor saçlarıma
karanfil aranıyorum, gücüm kalmıyor
gölgeni kirletiyorum, hızlı yürümeye bak ya da şu sokaktan sola dön
karşıdan karşıya geçerken dikkat et
ileride bir simitçi olacak, güzeldir açması
topal, kirli sakallı bir adamcağız
kızı ilk okul üçte, şarkı söylemeyi seviyormuş, ’baba, sana bir şarkı söyleyeyim mi’
geç kaldırımın en genişinden yürü, dikkat et bir köpek olacak çıkmaz sokak ağzında
gül koklamayı sever sokak köpekleri, gül kokan ayakları
ayakların yağmurlu havadan nemlenmişse, gazete kağıdına sar bekle az
sen de iyi biliyorsun o ayakları kimse benim kadar sevip de
büyütemez gitmeleri
beni sorma, benden bahsetme, beni unut demiyorum, öyle bir şey olmayacak
giderek büyüyecek kalabalığım
az, yürüme kitaplığında tozlu hıçkırıklar arasına dal
bir zeytin dalından bahsediyorum göğsünün ucu gibi bazen dimdik
artık sığmayacağını bildiğin rüyalardan
ben sana org diyeyim, an olur organım, uzvumun eksiği
seni yaratmanın kaç bininci gecesinin hüznüdür bu bilemezsin
ben seni yaratamamış olmanın bir gecesinde daha hüzünlüyüm
sen bir org olursun, basmasam toz olursun
üzerime bir yağmurlu günün akşamı yorgan
sabaha kadar havlayan köpeklerin nasıl acı çektiğini
kurtlar saldırıyor
saldırıyor, anıran kurtların elması dişi
görebilseydin kurtlarını kalbinin
gözlerimi
dişi bir köpeğin en sarkık memesine yapışıp sallanan kurdun ağrısında
çekiverip ellerini
adamların kaldırım taşları yaptığı yolun en çamurlu olanını seçip
gidemezsin
hayır, hayır bu gece de intihar yok, o metalin kokusu, taşlanmış, taze freezeli
hatta ilk günkü işçi aşkı cnc yavrum
kodum mu, kodum mu xyz sıfır
yalvarmıyorum
ceketinin cebindeki bozukluklar gibi sektir beni,
bilime de teknolojiye de inat
orgunu da anını da yorganına da
sonra her şey geçiyor. binlerce geceden gelip, sönmüş bir dağın kıçında nefes alıp,
suya doğru koşuyorum.
istediğin yatağa soyunup, ayaklarını göğsüne rahatça gömebilirsin
5.0
100% (4)