43
Yorum
88
Beğeni
5,0
Puan
2259
Okunma


"Sen bana yangın ol efendim, ben sana rüzgâr"
Yok olmuş saatlerin dibinden bakıyorum
bitmek tükenmek bilmeyen yokluğuna
Kör olan renklerin
gelinciğe gülümsediğini görüyorum o anda
Topluyorum ortalığa dağılmış harfleri
sessizliğin üzerini örtüyorum beyaz bir sayfada.
Kırık kanatlı kuşlar üşüse de içimde;
Aşılacak dağları arıyorum Amanoslar’da
Eriyor aşkın şafağındaki doruk ellerimde
Ay ışığı ile örtülüyor kirpiklerim kirpiğine
kayboluyorum gözlerindeki bebekte.
En uzak mısranın sabahı idik biz
sen yoktun ben de yoktum bu aşk başladığında...
Göçe kalktığımız yollar
bir kaç düş adım ötemizde saz çalardı bam telinde
Pergelin ucu battı yüreğimize
odak noktası olduk tevekkül penceresinde
Koparana kokusunu veren çiçek gibi
harmanladık saadeti kucak kucak aynı toprakta....
Eğilip gülümsüyorum
bir ipeğe dokunur gibi okşuyorum alnını
Ve sevgin ile aramdaki değerli kapıyı
yüzlerce kez açıp kapatıyorum.
Döküyorum ömrümü su gibi yollarına...
Boğazıma takılıyor hasret boğumları
Soluğumu tutup aramızda saklıyorum nefes diye...
Gaybın perdesi aralanıyor ezan sesinde
Sarsılıyor arş-ı azam göğsümüzün üstünde...
Bırak şımarsın içimizdeki sızı Hünkarım
Kaldıralım bizi büyüklerin ulaşamayacağı yere
Savunmasız kalsak da vaktin kurumaz mürekkebinde
Yumruk gibi sıkılmış mısralarımız vuruyor damgasını güne...
Aşkını hak ediyor taçlandırdığın sol yanım
Sultanım dedikçe atıyor yüreğimin nabzı
ipeksi bir baş dönmesi sarıyor sevi kozalarını.
Ezberini unutmuş bir eylül akşamında...
Tüm güzel kelimelerden merdiven yapıp
geciken sözcükleri çağırıyorum yanıma.
Kalbime sözlü kılıp
aşkımı serenat yapıyorum sana.
Uzun bir ses çizgisi ile birlikte kesiliyor göbeğimiz
Bize değmeden biz kokuyor ellerimiz.
Yarın ne kadar geç kalsa da düne
Yaslanıp geceye karşılıyoruz sabahı..
Pembe iki güle dönüşüyoruz
başımızı koyduğumuz yastıkta
Savruluyoruz diz dize
yar semtinden gelen rüzgarın sonsuzluğunda
Ferda Özsoy
5.0
100% (69)