18
Yorum
38
Beğeni
5,0
Puan
4568
Okunma

Bir gülüşe kaç cenaze sığdırır insan...!
Tam vakti geldiğinde durdurmak istedim dünyayı
rest çektim kırmızı ışıklara karşı
Çıkmaz sokakları delip caddelerine indim ruhumun
Kıyıya karadan vurdum
su tadı bıraktı gövdem anılarıma.
Beyaz kuşlar tünedi isyan çığlıklarıma
yutkundum bir rahmet okudum toz duman oluşlara...
İki beliği beline inen küçük bir kız çıktı karşıma
Siyah önlüğünün kırılan beyaz düğmelerine aldırmadan
yürüyordu içine içine bastığı siyah rugan ayakkabılarıyla.
Kendinden büyüktü okul çantası
bir kaç sene daha giyer diyerek dizlerine iniyordu uzun forması
Kanayan burnuna aldırmadan,çekiyordu içini
cebinden çıkardığı üçgen bez mendili de kan içindeydi...
o da bilmiyordu bu kadar dayak yemek neyin nesiydi
şizofren bir annenin çocuğu olmaktı kaderi...
O gün dipsiz derinliğin izlerini yazdı içine
düğüm düğüm oldu vakti gecelerde.
Söyleyemedikleri vardı,ömrü boyunca yutkundukları
kıyamadıkları ayrıca;
Ayakta dimdik durmayı
onurlu duruşları öğretti yaşamın zorlukları O’na.
Göremediği sevgiyi,merhameti acılara tutundukça öğrendi.
Düştüğü ateşin külünü solumayı da...
Kalemsiz yazıları sözsüz yazdı bazen göz yaşlarına
Kitapsız öldürüşler ıpıslak gelse de
dağılan sevinçleri toplayıp kondurdu dudaklarına
saçlarının azatsız tutsaklığında...
Taşa değse de tırnakları yürüdü çalılar arasından
dikenlerden gül derdi sığındığı sayfalara
Şahlanmış bir at gibi koştu yalnızlığına...
Bereketli rahimde çoğaldı sırları
giriverdiler kol kola fısıldadılar griye usulca...
Yağmur yürekli çocuklara ödüldür gök kuşağını kaybetmemek
var olan şeylerden acıdır bazen yok olan gerçek ..
Sabaha köprü kurarken gece
düş saatlerine misafirdi kalemim gün doğmadan önce.
Tuttum kaldırdım çocukluğumu elinden
bomboş kaldı hayatımın ana caddesi
kimilerinin ki vızır vızır işlerken...
ferda,ca
5.0
100% (32)