4
Yorum
15
Beğeni
0,0
Puan
1776
Okunma

Ruh, bedene girmiş; yol uzun ince
Bazen gam çekecek sızlanacaksın...
"Gel!" emri gelince, "Kûn!" mûcibince
Çıkışa meyledip, hızlanacaksın.
Gitse de ağrına rahata vedân
Gözünü açmadan hazırdır odan
Ne sütün eksiktir, ne maman, gıdan
Kim bilir kaç kere bezleneceksin.
"Yakışır dikeni" diyerek "güle"
Hoş gelir gönüle verdiğin çile
Her gece yüz ninni dinlesen bile
"Az!" deyip, ağlayıp, nazlanacaksın.
İnsandır bunayan, bazen unutan
Unutmaz kaydını an be an tutan
Aksini iddiâ Rahmân’a bühtan
Takip edilecek, izleneceksin!
Gün gelip düşersen aşkın ağına
Yaz günü kar bekle gönül dağına
Gam sultan olunca can otağına
"Yâââr!" deyip yolunda közleneceksin.
Karaysa yazılan kaderde düşe
Hüzün çicek açar, kahrolur neşe
Baharla izdivaç bekleme boşa
Zemherî, kış ile sözleneceksin.
Elli...altmış...varsa, yetmiş ötesi
Dolar uzuvların bir bir vadesi...
İçilmez olunca bahtın badesi
Kaçıp aynalardan, gizleneceksin.
Değişmez kuraldır; Kâlû Belâ’dan
"Gel!" emri beklenir "asıl sıla"dan
Taşınıp bedenin bir musalladan
Toprağa konulup...tozlanacaksın.
Hasletler faslında eksiğin ar’sa
Şaşırmamak gerek hesabın zorsa
Gökkubbe altında "hoş sadâ"n varsa
Özlemle anılıp, özleneceksin.
*
Unutma Rabbinle yaptığın akti!
Manasını düşün her bir hecenin
Bana akşam üstü, sana tan vakti
Yolun açık olsun sevgili cenin...
Yolun açık olsun sevgili cenin...
Mecit AKTÜRK