27
Yorum
56
Beğeni
0,0
Puan
1582
Okunma


Gönül ufkunda güneş batarken yavaş yavaş
Ne hecesi bir ’tek taş’, ne ucu artık nakkaş
İlhama rica, minnet beyhude, boşa uğraş
Sayfa size emanet; bazen tozunu alın
Bizden artık bu kadar; elveda... hoşça kalın
Selamı kesen ilham genç şairlere yarken
İmge, mecaz kapısı bahtımıza duvarken
Nasıl derim kaleme daha vakit çok erken
Piyano, gitar varken sesi çıkmaz kavalın
Bizden artık bu kadar; elveda, hoşça kalın
Kalan kafiyemizin yarısı ezik, çürük
’Haddi bilmek gerekir’ der ahlakî o tüzük
Mürekkebi kâğıda kafiye kaleme yük
Sırtından küfesini aldım bugün hamalın
Bizden artık bu kadar; elveda, hoşça kalın
Her şeyin bir sonu var; öykünün, şiirin de
Yeterince oturduk şuara minderinde
Yollarımız kesişir belki günün birinde
Anzer olsa kaçıyor zamanla tadı balın
Bizden artık bu kadar; elveda, hoşça kalın
Tavsiyemizdir size; kavgadan uzak durun
Ne bir gönül incitin, ne de bir tuzak kurun
Sevgi, saygı, şükürdür anahtarı huzurun
Gülleri kurumasın asil edebî dalın
Bizden artık bu kadar; elveda, hoşça kalın
Ayrılmayın Defter’den ki hep tütsün bu ocak
Ne beise yem olun ne yeise oyuncak
Biliriz; vakit çok az, işiniz çoktur, ancak;
Arada bu konağın kapısını da çalın
Bizden artık bu kadar; elveda, hoşça kalın
Edebî köprü kurduk yaban elden sılaya
Akıp geçti seneler; yakınız musallaya
Selam olsun hassaten Suphi, Şükrü... Tülay’a
Henüz duymadılarsa; bi zahmet haber salın
Bizden artık bu kadar; elveda... hoşça kalın
Mecit Aktürk