2
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1701
Okunma

bana geliyorsun
burnumdan içeri giriyor uzun bir tren
ısrarlı bir kız çocuğunun yanaklarına yapışmış saçı
ceplerinin dibinde leblebi tozu, biraz da para
kuruşuna kadar insan olmayı anlatıyor ellerin
bir düşme sesi
omzundan yuvarlanan su damlasına inanıyor şimdi karıncalar
görünceye kadar seni
bunları ötememek ağır mesele kardeşim
hır çıkarmak istediği belli gözleriyle şeytan tekliyor
kalmıyor kafirin yediği yoğurt
tabuta kadar sürünüyor ayakları
ama kardeşim uyanır uyanmaz kahvaltı yapan piçin otlu peynir kokan ayakları
gece nereye girdi haminto
güya biz şimdi kaparoz süheyla’nın
naylondan çoraplarına aşık köpekmişiz
bunun için ağlamışız
hem de küsmüşüz kendimize bir de
demen hoş olur, pejdir mürdür siyahından üzüm pekmezi
tam yırtarken ağını, ketenpere oğlum desene, kalbini kerpetenle söküp içinden
etme böyle şikayet aynaya bile
sarhoşluğun son perdesi kerkenez davasında
yiten güzelliğe mi yanmalı
bir güzel görünce insan söylemeli akan şelaleler gibi dobra
öyle yüksek, demeden işte hovarda
biraz da saygısız, burnumun içinde trenden
ah bu özlem vurgun yeri, takasında ne faça, o biçim delikanlı ara
üflediğime değse yanmam aslında
ayaklarım çarpılsın ki ben dokunmadım ona
bileğine kadar girmişse keder içine, suçumdan terso olayım
masum suyun çok mazuratı vardı
ıhlamur ağacını soymadan yatağa atmışlığım vardır
tuvaleti yalnız bırakıp çiy tanesi gibi tüydüğüm de
geçiverdik zıplayarak
düştüğümü söylemedim
emrivaki hastalandı gururum, kaçıverdiğim gibi cennetten
kamaranın en darına girdim
sutram çingene avucunda iki dal esrar
söylesinler beklemeden herkes yarına geçsin
bunları ben söylemedim
hasbelkader aptallığım tam üzerimdeyken
kimseyi sevmeyin mi dedim
demedim
bütün aşk şarkılarını seninle söylerken
senin üzümü çarıksız alıp gelmişliğine sevindiğimi gözlerimle
poğaçaları ikinceye fırına verip ısıttılar
sen çayın demine tükürdün
ben ağladım
iki dal hüzne dudaklarımı büküyorum
körüklü otobüsün arka sol köşesinde sarılmışken kocaman boruya bir çocuk
eşyaların dilinden anlayan dedidoğurgan teyzenin eşarbı gözüme takılıyor
kimseye kalmayacak bu hayatın insanları
nasıl da esaslı kalacak kalp macerası
kasabalarda artık kalmamışken
su pahalı, elektrik kesik, gaz yolda, sana da mı söylediler
sırrı yoktur göçmenin havalar soğuyunca
fakat seni anlatırken ben ağlıyorsam şu an
bir sen... beni anlayan, öyle soğukta donarken
ışıkları kapat da uyu
nur tanelerine esmer tenin alışsın
köprüaltıyım şimdi
ya da ziyaretçi saati bitmiş bir müze
gelip de geçmesin derdim
o ahu kişi
fakat sen de artık yokken
en çok da aşk olmuş, yokmuş; şarkısı söylenmeyecekse
dünün boynuma yılan gibi sarılıp kanımı çektiğinde maviye
gülmelerinden bahsettim peygamber sabrı ve Davut özü
aslında eskiden de olsa bilirdin
istediğin saate, istediğin gibi sarıl yorgun bedenime
düşürme çocuk sevincimi yere
madara olmuşum pek nihayetinde
zehirlendiğim yetmez, doldur şişeyi kökünden
bugün çağırsam yetmez, ütü masasında yasinin okunmuş
iki çift söz kaldı geride
çalsa saz çalmasa az
yaşamak dedikleri elzem, bir o kadar da ağır makam be güzelim
ve aleykümüsselâm müebbetim
5.0
100% (3)