0
Yorum
4
Beğeni
0,0
Puan
641
Okunma
ayak bilekleri baldırlarından ince kalabalıklar
kırmızının uçuk ağırlığını kaybediyor resmedilen
ben insan soyunun yalnızlaştığı senim
kavuşa bildiğim ferahlık öyle uzun ki
kalkanlarını güneşe örten hiç bir şey burada yaşayamaz
desem de
inilti bir uyku halinin bozulmamış yatağında
uyanan suyun gürültüsüyle karışıyor toprağa
anlı beyaz perdelere değen beyaz bir oyun bu
yanı başımda duran kıbleye sorun
giderecekler sonsuzluğu
yalan anıtlar ilkeleri ile dövüşüyor
bilinmezliğin tavan yaptığı eski sahillerde
bir birimize bakıp dalgalara yalvarıyoruz
kararıyor hava basit gecelerde
hayatla aramıza bir kaç dakika giriyor
öyle çok dal vermiş bir ağacın yaprağı değiliz
suyun güneşe doyduğu
ve bulutlara saklandığı hayaliz biz
ölüler çürümüş aynalara karamsarlıklar asıyor
eğer değişmeden aynı sözleri söylemeye kalkışırsam
sakın yanlış anlamayın beni
tutsak olan varlığıyla övünüyor
ağzım çürük dişleriyle sırıtıyor avluya.