7
Yorum
19
Beğeni
0,0
Puan
1347
Okunma

özgürlüğüm öldürülen çocukların gözlerinden alıntıdır
..
karartma başladığı zaman evlerin pencerelerinde
tenha yalnızlıklar konuşur betonlarla
uçurum bir şarkı söyler dilimin enkazları
kemikleri kırık anılar
ağır yaralı inler çekmece mezarlığında
susmalıyım
yine bütün yolculukların ahı tutar beni
kederli yırtıklarıyla vurur yüreğimi hüzün
dram resimleri çöker suların renksizliğine
tedarik bir kaç yabani kelime
üstü, başı kirli sözcükler kurmalıyım
boşlukların herbir acıklı yerine
ve göğsümün kafesinde intiharlar
kapımın eşiğinde ölü bir gidişin seremonisi
eşyaların çıtırtısı birer kavim göçü ruhuma
sakallarımdan uçan kuşları seyretmeliyim
soluğuma dolanmış küfürler gibi havanın zifti
ve kaburlarımın arasından akıyor gri bir hüsran
kirpiklerimin ucunda annemin kayıp kadınlığı
bas bas bağırıyorum sırtımdan kayıp düşen geçmişe
susmalıyım
silahlar duyuma takmış detone avazlarını
ne bir ezginin hüzzam olgunluğu var şarkılarda
nede ayık bakıyor delirmiş lacivertiyle gece
bir kitabın en derin yerine gömün beni
anlamında çatlasın manasız bildiklerim
ve saçlarımın karanlığına saklayın takvimleri..
afaroz edilmiş denizin kıyısında olmaktı mevzu
rüzgara alnımı çakarak bakmaktı İstanbul’a
ve geniş acılar zamanıyla tütünlemek ciğerleri
anasona karışmış yosun kokusuyla dalınca huzura
beynimin yıldızları kayar dedim avuçlarıma
ne çok insan ağlıyor şimdi
ne çok insan gülüyor
üşüyor bazıları hasret, hasret
sevişiyor sevdalar kimseler duymadan
ölüyor
ve doğuyor ne olduğunu bilmeden birileri
belki
göğün yarasında kızıl olur hayat
şehirlerarası tellerde kısa dip notlu sevmeler
hep aynı yöne gitmeyi planlayarak
ters istikametlere sürgün umutlar çıkar yola
bu yüzden uğurlamalar vurur insan
kendi şakağına dayadığı vedasıyla
benim öykümden kalkar bazen trenler
sabah ezanları alır gemilerin düdüğünü
birdenbire irkilirim otobüsler basarken uykularıma
ölürüm imge çürüğü şiirlerde
sonra
dımdızlak dirilirim son üç noktanın gayretiyle
benim öykümde irili, ufaklı zemheri hayallerde vardır
saçlarını örmüş genç kızdan aldığım göz hakkı düşü
ihtiyar bir kadının buruşmuş avuçlarına bırakmak işte
ve türkü bakışlı delikanlıdan söktüğüm direnci
kir, pas içindeki işçinin bilincine takmak
susmalıyım artık
haritalarda bulunan çizgiler içi ülkelerden uzak
hep bir ağızdan sesler ektiğimiz
çizgisiz bir dünyaya kadar lal olmalıyım
son olarak
limon ağaçı dedim
balçık insanlar arasından geçmiş
sarı dallarıyla güneşe
dudağımın u dönüşüne serpilmiş batık şiirler
akvaryumlardaki
sessiz renkleri asmıştı parmaklarıma
yeniden heceler üretene dek tüm diller aşkına
yaşasın kuşların kardeşliği
..!
bir tek kuşlardı
çocuk kalan çocuklara yas tutan..