2
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
2022
Okunma

Dostlarım geçenlerde huzur evine gittim
Hüzünlüydü bir amca derdi ne merak ettim
Birkaç kişiye sordum ’o hep böyledir’ dedi
Daha da meraklandım acaba derdi neydi?
Önce halini sordum sonra çöktüm yanına
Rast gelmiştim demek ki en duygusal anına
Başladı anlatmaya hayat hikâyesini
Okuyunca anlarız yaşamın gayesini...
’Ne gelmeye mecalim ne gitmeye takat var
Bir tek şu seccademin ön yüzünde şevkat var’
Böyle diyordu işte böyle diyordu amcam
Hayat yıprattı bizi , öyle diyordu amcam
"Huzur evi niye var?" diye atmış babayı
O evlât ki unutmuş gece yanan sobayı..
Bir baba beş evlâda usanmadan bakarmış
Yaşlanırsa o baba evlâtları bıkarmış
O baba ki her gece üstlerini örterdi.
Bu vefakâr babaya o çocuklar ne verdi?
Ne çileler çekmişti oysa ki garip baba
Şimdi ciğerlerini yakar yaktığı soba...
On yıl önce karısı dünyadan göçüp gitmiş.
Hayattaki son bağı en son umudu yitmiş.
Kimisi mühendismiş kimisi doktor olmuş,
Unutmuşlar babayı zevk-i sefaya dalmış...
Kimi hayırsevermiş bayramlarda gelirmiş,
Yanında on dakika otururmuş , kalırmış,
Kimisinden dört yıldır hiç haber alamamış
İşte o günden beri bu amcam gülememiş...
Masmavi gözlerinde bir kaç damla yaş vardı.
O anlattı içimde sanki bir savaş vardı.
Bir acı hikâyenin son kesit filmiydi bu.
Babanın imtihanı evlâdın zulmüydü bu...
Ertuğrul Yıldırım
5.0
100% (2)