4
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
1129
Okunma
Taşlarında tarihi okuduğum;
Bergama.
O taşlar ki, okundukça duyguları saran,
Tarihin karanlıklarında yankılanan ses.
“Sende mi? Brütüs” le kötülük.
Milyonların kanına giren,
Piramidi ile; vahşi kahkahasıyla firavun.
O kanın, kinin, kötülüğün harcıyla,
İşte taşlaşmış surlar.
Tarihin kopup getirdiği o feryatları,
Izdırapları,
Surların yüzüne tiz sesiyle vuran rüzgar.
İşte duygularımın sesi:
Yine yüreğimi karanlıkların ızdırabına gömdü.
Yüreğimdeki o uğultuları;
Ayvalıktaki ne deniz temizleyebildi,
Ne de Sarımsaklı da beni saran o altın kumsal.
Ve;
Şeytan sofrasına giderken davete,
Taşa yeşili giydiren ağacı düşündüm.
Ağaca, güle, karıncaya kucak açan,
Toprağı.
Aralarındaki mutluluğu, sevgiyi, barışı.
İsyan ettim;
Kiniyle, iriniyle, kanıyla,
Kötülükleriyle dünyayı saran o sofraya.
Yalçın kayalıkların uçurumundan,
Duygularımın şeytanını ittim aşağıya,
Acı, ızdırap ve kötülükleriyle raks ederken,
O gizemli tepeden.
Gözlerimle içtim mutluluk denizini,
Seyrederken uçurumun kenarındaki ayak izini.
Kalbimin karanlık ufkunu aydınlatmaya,
Mutluluk, sevgi, kardeşlik kotrasını,
Pupa yelken yollarken.
Bağırmak, haykırmak istiyorum artık;
Dünya’nın Everest’inden.
“Ey insanlar!..
Duygularınızın şeytanını öldürün,
İrini ile, kiniyle, kanıyla.
Çarpsın kalplerimiz,
Mutluluk, sevgi, kardeşlik rüzgarlarıyla,
Hayattaki bir gerçeğini kavrayınca.
hOça 6/08/1982
5.0
100% (4)