9
Yorum
24
Beğeni
5,0
Puan
1183
Okunma
Bu şehrin ışıklarına bakıyorum
bu akşamda yıldızlar bana bakıyor
yıldızlar dökülüyor yıldızların arasından
ağaçlar kımıltısız duruyor
yazın tadı yok
sessiz bir geminin çığlıkları gibi
içimde dolaşıyor yalnızlık
alıp başımı gideyim desem nereye kadar
her nereye gidersem benimle geliyor sen
yağmurlarda terketti bizi bu akşam kuşağında
yarım yırtık dolu dizgin dingin her anı
hiç bir şey tamam değil
gelme ölüm daha gelme
tamamlandığında gitmiş olacağım
belkide ayın gömüldüğü sonsuz yolculuğa
bak işte ağarıyor tan yeri
dağların çiy düşmüş kır saçlarına
gecelerin tenha güzelliğini
taçlandırıyor duru su gibi berrak aziz
cennet annelerin ayakları altında
bi haberiz
göklerde ve yerde denizlerin altında olup bitenlerden
kıyabımızda alnımıza yazılan yazılar
milattan öncesinde gideriz eğilmez baş ile
ak sayfalara düşen elemsiz düşüncelerimiz
bakma öyle bana gözümün içine içine
başımız iki eller arasında kavuştursakta
arkamıza kucaklasakta kendimizi
sarmalamaya yetmez yetişmez ellerimiz
ne zaman ne zaman yağmur yağsa
susuz dereler gelir aklıma
gecenin kolları sarmış serinliğini izmaritler ezmiş ayaklar altında
acı bir kahve acı bir kahır içmişiz
karanlığın toprağa bakan yüzünden
sabırsız bekleyişlerimiz nasılda aç toprağa
gam yemezdim dikili bir ağacım olsa bir çınar bıraksak
kıraç topraklara karşı yamaçlarda
ölmesin toprak ölmesin gökyüzü
ve.. insanoğlu çarnobil yüklü semalardan
borcumuz bitmez bir karış toprağa suya
havaya
buğday tanesine
nar çiçeğine
bak nasıl da salınıyor kızllıklar
yeşil dallar arasında
mavi ağlıyor karanlığın gölgesinde
sıcak elleri bulutlara tırmanıyor
okunmamış ayetlere sitemkar
riyakar diller her yerde her dilde
bir orman sessizliğini deliyor çocuk doğarken
yaşamak ince iple kesilen göbek bağında
yırtmaçlı bir sancının önünü ilikliyor düğmesini geçiriyor hayata
ve çocuk ayrılığı saklıyor annesinin göğsündeki sütten
her bebek doğduğunda günahsız
ve.. çırılçıplak
o eller
o gözler
o dudaklar
o kulaklar tastamam
bir adem bir havva yeni bir yaratık
damlayan göğün sularında yıkanıyor anadan üryan
sıcak yaz akşamlarında
ve yahut kış ortasında
sicim gibi boşalan yağmurlardan
ve.. insan eli dokunuyor toprağa
suya
havaya
delip geçiyor ozon tabakasını atomla
tanrının verdiği canları çalıyor birer birer
ne haddine eş koşuyor kendini tanrıya
adam başı yalnızlık,adam başı ikiliklik
bir nisbet
körü körüne üşüyen yürekler
kusursuz aşk yok be güzelim
sevmek benliklerin arkasında
efsunlu ateşsiz ocaklarda yanıyor
ve.. ateşten kızgın harlar örneği
öfkemiz içinde yanan cehennem
neden
bu tutuşan öfke yüreklerinizde
kısmetimiz neyse
alıp gideceğiz bu dünyadan
o dönülmez yolculuğa vakit saat geldiğinde
her daim sulak bataklıklarda yetişir pirinç tanesi
sofraya sunulan aşımız
iklim kuşatmasında doğuran biz değiliz
bu acele niye
geldiğimiz gibi gideceğiz bu diyarlardan
işte avaz avaz bağırıyorum
üşümüyorum gecenin sessiz çığlıklarının
sessizliğinde duymuyorum
seyir defterimde cümle elem
el ayak çekildi tenha gece
kelimeler kifayetsiz
astarı yüzünden pahalı bir gülümsemede
söz nehirlerine bıraktım kalemi
her şeyi unuttum dip noktasındayım gecenin
alıp götürsün imlalarımızda çürüyen hatalarımızı
seher yeliyle sabahlar
ve bitimsiz düşünceleri
soylu bir akşam kalsın geriye ölümün terkettiği
bir gözümüz kapalı bakıyoruz dünyaya..
Nurten Ak Aygen
06.07.2015
5.0
100% (20)