10
Yorum
12
Beğeni
0,0
Puan
1613
Okunma

sabahın seheri günden ileri, ben kimi sevmişim senden ileri
ziyaret olmuş kurban istersin, kurban bulamadım candan ileri
--karacaoğlan--
Karaşın bir göçebeyim!
Usulca fısıldadığım yörük türküsü, gecenin karanlığına karışıyor
Bir ben karışamadım şehrin karmaşasına
O dar sokaklarda kurulan tuzaklara alışamadım
Alışamadım...
O şık elbiseler içindeki kirli insanlara.
Şimdi nasılda özlüyorum, o kıldan yörük çadırlarını
O bakır taslardan içtiğim yayık ayranı...
Oyy..
Bir dağ yamacına gömdüğüm, çileli anamın yüzünü bile unutmuşum
Aşkı nasıl anlatayım ben şimdi sana?
Gel görki, kendimi şiire vurmuşum.
Yaban dağ çiçekleri gibiydi sevdiğim, akik taşı küpeler takardım kulaklarına
Yılkı atlar gibi vahşi ve ürkekti
Buz çiçeklerinin toprağa sarıldığı gibi utanarak sarılırdı bana
Kavuştu tenlerimiz, hiç umulmadık bir anda!
Bir koyakta birbirimize sokulduk
İçtik aşk şarabını...
Kıtlıktan çıkmaşcasına.
Sonra nasıl oldu bilinmez...
Ayrılık oldu
Gidipte dönememek dönüpte görememek oldu
İçtim hasretin zehrini kana kana
Ateşlerden kor aldım!
Avuçlarım yana yana.
Gömü bulmuş gibi sarıldım cam kırıklarına
Kan tarlasına döndü gözlerim
Cam ve elmasın farkına vardım amma...
Lime lime döküldü etlerim!
Tırnağımla uçurumlar açtım tenime!
Yinede vazgeçmedim aşktan
Yarimden başka kadın eli değmedi elime.
Köy türküleri gibi hasrete bandım ben aşkı
Yanıktır sesim
Şiirlerim bile, yörük çadırları gibi kapkara.
Şimdi aşkı bile bile ıskalıyorum!
Artık sevdalar...
Karavana!