3
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
1168
Okunma
Dört yanım dağdı benim
Ve dört yanımda deniz
Akıyordum aklımın akından
Kayboluyordu yüzümde düşleyenim
Bin asır yürüyüp gökyüzünde,
Dudaklarına varmıştım sonra
Unutulmuş kenarlarında dolaşıp
Islaklığıyla serinlemiştim
Maviydi dudakların
Ilık bir tufan gibiydi nefesin
Kelimelerin çatısıydın sanki bu halinle sen
Gençtim o zamanlar
Korkmuyordum oktan kılıçtan mızraktan
Kanım deli bir coşkunluktaydı,
Ve iştahlıydım yaşamaya seni
Çelimsiz oğlanların
Garip kehanetlerin
Gizemli duvarların
Daha pek çok şeyin arasından
Çekip çıkarmıştım seni
Saatin sarkacından
Su kemerlerinin karaltısından
Aydan güneşten damıtmıştım ikimizi
Bir gemi geldi sonra
Direklerinde yaldızlı kumaştan yelkenler
Güvertesinde bol parıltı
Ambarları sarhoş eden içkilerle dolu
Kaptanı kör bir kemancı olan bu gemi
Başını döndürüvermişti senin
Dudaklarından düşürüp adımı,
İri adımlar bıraktın üzerimde benim
Gitmek gibiydi işte bu kez gidişin
Yani varışsız,
Yani dönüşsüz
Dağların sivri zirvelerine
Denize gökyüzüne
Yelkenleri yaldızlı kumaştan yapılma gemiye
Ama en çok da sana
Birikmekteyim artık
Biteviye bir kelebek ömrü kadar nazenin,
Boşluk kadar hiçcesine...
5.0
100% (3)