10
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
999
Okunma
Yazmana işlediğin suskunlukların
Cadde kemerlerinde dökülüyorlar
Hiçbir zaman beyaz olmayan sayfalarına
Yazdıkça konuşturuluyor konuşulamayanlar
Perçemine sırladığın yalnızlıklarına
Bakarak işliyorsun tümcelerine özlemlerini
Suskunluk
Bir telve olarak durmakta
Yarım bıraktığın fincanlarda
Yağmur bağırırken tutsaklığına
Gece bakışlarını dikmekte
Yüreğindeki demir parmaklıkların ardına
Düşüncelerinde sır arar
Akbaba dostlukların
Gitmeyi arzuladığın neresi varsa
Çentikleyerek orta yerinden
Tüketir bir nefeste nikotin yerine
Çekerek sevinçlerini
Gitmeyi beceremedin
Demir yollarına kazıdığın saçlarının ardına
Gitmeyi bilmiyordun belki de
Gitmelerin sana ait olmadığını belki de
Metal rengindeydi çünkü yaşamlar
Yanlış bir elementin yanmışlığıydı
Ayna tutuyordu varlığın
Metalin buz soğukluğuna
Ve düşük bir siyanür alevinde
Göründüğü gibi sert olamayışına
Ayna tutuyordun çıkmaz sokak bakışlarına
Yaşam kırık bir tabaktı odalarında
Ya da yarım kalmış günlüklerde
Aradığın tamamlanışlardı
Yoktu oysa
Olamamıştı tamamlanan hikayelerin
Sen küçük beyaz bir prensestin
Beklediğin ise büyük dev mutluluklardı
Gelmeyeceğini biliyordun oysa
Ait olacağın bir yer olmadığını
Kara bir çarşaftı düşlerini sakladığın yer
Oysa sen hep beyaz görmeye çalıştın yaşadıklarını
Haydi kulak ver karanlığın koridorlarına
Bakarsın bir nida çınlanıverir duygularında
Unuttuğun gökyüzü
Şimdi her yerde mavidir
Sustuğun her söz
Ses tellerimde düğümdür
İster inan ister inanma
Yazıyorum
Ç
Ü
N
K
Ü
Sustuğun kadar konuşuyorum...
Selçuk ERKİ