7
Yorum
18
Beğeni
5,0
Puan
1356
Okunma
Yine yorgunluktan solan güneş topal bacağını
Usulca vuruyor en yüksek tepeye ayağını
İsrafil’in ilk kez üfürdüğü Sur’un korkunç sesi
Uğuldatıyor sağır kulaklarımın üzengisini
Kocaman dağların bile pamuk gibi savrulduğu
Büyük zelzeleyle başlıyor kahroluş yolculuğu
Bir kadın sekizinci bebeğini düşük yapıyor
Yetmişlik bir nine Meryem’leyin hamile kalıyor
Bir taze gelin öpmeye kıymadığı çocuğuna
Fırlatıyor tepetaklak susuz toprağın bağrına
Yeni bıyık bırakmış, hazır asker delikanlının
Bir anda bembeyaz oldu hepsi siyah saçlarının
Er meydanlarının pehlivanının beli bükülüyor
Leş parçaları yıldızların üstüne dökülüyor
Bir yaşlı kadının ocağından sular fışkırıyor
Sönmüş külleri tandırın ortasına dağıtıyor
Bu kasırga çok azgın altın buzağı böğürüyor
Züleyha gömlek yırttı, Yakup’un gözleri görüyor
At asanı toprağa tüm sahte yıllanları yutsun
Kapan deniz kapan da bütün Firavun’lar boğulsun
Ey gönülcüğüm!.. Tufan başladı gel bin şu gemiye
Kurtulamazsın boğulmaktan çıkarak büyük tepeye
Kim verdi Taif’in çapulcularına bu taşları
Akıtıyor Zeyd’in gül bedenine kızıl kanları
Ninovalı Addas’ın dili ile <Bismillah> desem
O an orda olsam da ğammamenin gölgesine girsem
Hani o yorgun güneşin topal ayağı kayınca
Devrilince en yüksek o tepenin uçurumuna
Arkasında ki kızıllık yangın çıkarır kalbimde
Volkanlar patlatıyor hiç gün görmemiş yüreğimde
Cehennem ateşine on kez boy abdesti aldırsan
Erişemez sıcaklığına buz kalıbına koysan
Ateş topu yağıyor Sodom-Gomore’nin üstüne
Hasretle yanmanın destanınıda gel benden dinle
Yüreğimden maziye savrulan ateş çıngıları
Isınır Sina’da Safure’nin parmak uçları
Topal karınca ağzıyla su taşıyor yangınıma
Gül bahçesi de olmuyor dünyam Yunus’ un karnında
Ateş ki nasıl ateş tüm iliklerimi eritir
Ebabiller büyük göçte mamutlara yol gösterir
Yeni pranga vuruyor duygularıma akşamlar
Sensizlik başlıyor boğazımda acı hıçkırıklar
Hasretin çöküyor üstüme arsız ve hayasızca
Hep ben yaşadım bu hasreti aylar, yıllar boyunca
Acıya, çileye alıştım, ben dertlere alıştım
Kendi yaşlarımda yanarak yaşamaya alıştım
Hüseyni bestelere nihavent olup karıştım
Acı üstüne acı çektim acılarla yarıştım
Yanıp yanıp sönmeye, tekrar tekrar yanmaya alıştım
Küllerimden doğup defalarca ölmeye alıştım
Bir tek sensizliğe, bir tek hasretinle avunmaya
Bir tek senin öldüren yokluğuna alışamadım
Alıştım ruhsuz yaşamaya, bedensiz yaşamaya
Bir tek ben, seni sensiz yaşamaya alışamadım
Hasret büyük, divane gönlüm sen acılara sabret
Ne zaman batsa güneş yüreğimde kopar kıyamet
Erhan DOĞANAY
13/04/2015
SORGUN/YOZGAT
5.0
100% (19)