46
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
2372
Okunma


çocukluk dişlerimi
düşlerimi gıcırdatan bir geceye
bağışladığımdan beri
ağzımın içinde. sazımın telinde
ve on yedilik nazımın sandığında saklı
bağışlayamadığım bir şeyler var.
koynunda uyanacağım
okyanus göğüslü bir sabah
kalkar kalkmaz yapacağım
birkaç yarım delilik işim. hâlâ…
unutmuş değilim halamın öğüdünü
arka bahçemin söğüdünü
bulutlarımı. kuytularımı
unutmuş değilim bisiklet sürdüğüm bulvarın
kanlı kaldırımlarını
geçip gittiğim bütün o kentlerin
tozunu. dumanını.
yuttum evet. toz da. masal da.
yalan da. hem yüksekti doz.
ve o vakit ham ve kara duttum
ağacın sallanan dallarında. sonra…
olup da düşünce tuttum ucundan.
gelinlik duvağıydı
beyaz beyaz. tül tül.
kül benizli. milyon kere haksızlıktı.
çekiştire çekiştire
getirdim annemin ılık koynundan
kırk koridor öteye.
yıkadım. pakladım. aklanmadı.
oysa saklanmamıştım. buradaydım.
jale jale yaprakların üstünde
ve çevresinde ay’ın hale hale
seve seve gelip “güle güle” giden
her bir kimsenin peşinden
sallanan mendili tutan el şimdi
ucu çok sivri kurşun bir kaleme gebe.
durun hele.
hele bir durun!
hem çok da durmayın üstünde
altı üstü şiir işte. mor.
aklım döndüğünden beri başıma geri
durmak isteyip de
yavaşlayamadığım bir şeyler var!
bu ilki.
JD