4
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1170
Okunma

Zahmetli zanaat şu yaşamak işi
Kendine müracaat edersin muhatap bulamazsın
Seni muhatap alır bilcümle dert
Azalırsın yorulur usanırsın
Yetmez az gelir utanırsın
Yıllar bir başıbozuk yular gibi dolanır boynuna
Saçın ağarır belin bükülür sesin kırıktır
Vazgeçmenin her türlüsüne razı olursun
Herşeyden soğur fersah fersah uzaklaşırsın
Ama çare yok hak vaki olanadeğin
Bu zahmetli zanaatin amelesi olmanın adamısındır...
I.
İlişmeden bir hüzne değmeden
Makuliyeti olmadan bir kalbin
Kasıntı cümlelerini kullanmadan
Şiirin yüzü,aşkın yüzgörümlüğü
Olmadan mı yaşasaydım sanki
Yahut milli bir kavganın fedailiğini
Tatmadan haksızlığa dirençsiz
Herhangi bir mutinin elini kaldırmaksızın
Türküsüz harsız hararetsiz mi sussaydım...
II.
Tamı tamına böyle yaşadım işte
Hayatın içine gömülü bir tahta vidası
Misali su götürmeyen bir gamsız gibi
Sustum suçtum suçluydum hepten.
Haydi bil bakalım
Delinin zorundan daha zor olan nedir
Nedir beşinci mevsimin çocuklarına bahşedilecek olan
Kişinin kalbiyle kavli arasında ki mesafeyi
Kaç gecenin dinlenmişliğiyle yürüyebilir elçi
Yüzüne güneş giymiş hidayetlerin faili kimdir
Sencileyin konuşsun öfkesiz öncesiz özü olan
Beni olduğu kadar öteleri de olan
Vaktin değil o halin ruhuna dair olan
Konuşsun elçinin gönlüyle gönüllü olan
Başka herşey sussun!
Sen demişsin ki
Yarın diye herşeyin varlığını söylememeli insan
Ölebilecek doğumların kimselerini mesela susmalı
Gaybi olanın hikmetine havale eyleyip
Kurcamamalı fitnelik bahçelerini
Ben de derim ki bu durumda
Öleceğimiz hayatta
olabildiğince olmalıyız ilkin
Cennet diye neresi söylenmişse
Bulduğunu kalbine tıkmalı
Bir sevmek ışıması içtiğinde
Akıllıcalığını unutmamalı sonra
Bu hilkatin hizasıyla varolmak aşkına
Yaşamak maharetidir çünkü...
5.0
100% (5)