6
Yorum
11
Beğeni
0,0
Puan
1941
Okunma

Gözlerin;
Yüreğimin en mükemmel sofrasıydı.
Bakınca, utanç kırmızısı giyerdi yanaklarım.
İlmi/halini karıştırırdı beyin hücrelerim.
Bir mermiye benzetirdim kendimi,
Mavzer yatağında, patlamaya hazır kıta.
Kıyametin teneffüs zili çalınca,
Ben tahtadan kılıçlar icat ederdim.
Meydan okurdum eksiğini görmeyen Tanrılara.
Sırtımda titanların pençe izleri,
Karşıdaki hastaneye atardım bedenimi.
Kaç kere ölümü yıkadım ılık sularla.
Up uzun koridorlardan geçerdim.
Silkinir tekrar sana gelirdim.
Türk kahvesi içerdik karşıdaki pastanede.
Sen garson olurdun, Ben sana yanık müşteri.
En patronsuz masada otururduk.
Siyaset akardı bıyıklarımdan,
Ben Diyarbakır derdim,
Kardeşlik derdim.
Sen başını eğerdin.
Çiçekler ağlar mı derdin.
Ağlardı derdim sessizce kulağına.
Bir çağa giderken görmüştüm.
Bir karanfilin düşen yaprağına ağladığını.
Sonra susardık.
Ben gözlerine dalardım habersizce
Kendimi kahraman sanırdım kötü cadı filmlerinde,
Son sahneye sarhoş girerdim.
Prenses çoktan ölürdü.
Ben ölürdüm.
En ölümlü figür/anıydım f/ilminde.
Geçerken aşkının tüm hallerinden,
Düşlerimi düşürdüm gözlerinde, Ağır kanamalı bir cer/rahatla.
Gökyüzü gözlerinden almıştı provasını.
Ben hala yüreğimi denek olarak kullanıyordum bir aşkta.
Bir fincana biraz hatır koyup,
Yerçekiminden habersiz bir satırda,
Surun eşsiz müziğinde seninle dans etmek vardı.
Bak özgürlük anıtı Rodrigo’ nun Gitar Konçertosunu çalıyor.
Süresi tensibinde belirtilmiş bir karar gereği
En ağır şerhlisinden bir mazbata çekiyorum hayata.
Ya aşkı adam gibi yaşa, ya da düşür rahminden bitmeyen acıyı.
Nöbetçi_Piyanist