1
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1070
Okunma

hiddetin kısa, mısra yürüyor diyorlar, tank değil ki korkasın, yağmur koşuyor sokaklarda
görmemişsin geriyi, senden mühim sözler istiyor tanrı
kaldığın yeri bulamayacak kadar toprağa küsmüşse ayaklar
hastasındır göğsünde sara nöbetleri geçiren bulutların altında
sakın ağlama, dilenirken, baştan çıkarası bir rüzgar savururken saçlarını
kulak arkasına bırakılan her öpücük susturur şüpheyi
bir arada yaşayamayız demektir bu , bir anda gidebiliriz diye
beyaz elbiselerle
buruşuk sevmem yeni elbiseyi
bileklerimi de kansız
sürüklerken filmin tam ortasında ağlayabilmek de hoştur
bir elim kalırsa geriye
güçlü terler akar
sonra kalkıp iner sarsılan boşlukta yalınayak
utanmak töresidir, hiddetinle vur kapının sesine
uğultu saklar her rüzgar kalbinin derinliklerinde
kapı arası muhabbetleriyle
ürpertiden soyulmamış kadınların toz tutar baldırları
yağmurda sırılsıklam yürüyen bir parça gururlu kız
gözleri siyah, dudakları silah
isimleri alfabenindir
aşkları şiire çıkma yasağı
usulca yollarını bildiğin bir yunan şarkısının paslı yutkunmaları
hiç tükenmeyen sessiz aşklar yırtar çocukları yarınların
su utanır, mor yaralar çoğalır, koşar elleriyle ihtiyarlar
bayat ter kokusuyla çarşaflar asar kendini tavanlara
sakın vurulma der, gözlerinden, kapanırken perde
dumanı seven yalnızlıklar türer az dudak az gözyaşından
acıların olgun çatlakları büyürken mermer diz kapağında
bir avuç deri kaybıdır dünya kuşlara sorulmaz
adresini bilmeyen ihtilal askerleri dağılır her yana
haykıran bir o kalsa dersin keşke
ipe sapa kalmaz bir de o şarkılar
5.0
100% (4)