1
Yorum
6
Beğeni
0,0
Puan
819
Okunma
ateşi ve masayı dışarı taşıdık
nasıl kayar buz üzerinde bir köy
bir dağ bir ovaya nasıl
çatıların kırmızı olduğunu unutacak değilim
inadına yüzümün ak sakalı
sütten kesilen annenin çağrısı
unutmak unutulmak
sarı otları yolup güneşe bakmak
camı tıklatıp kaçıyorum
düşününce bir serçenin gagası
hayır bir dal
duyduğumu sandım belki
içime esnerken tahtadan kapı
kokusundan biliyorum kimse yok
beni seviyor sevecek beyaz
yürüdük aynı ize basıp karıştırmadan
tekrar dönmenin kesif ustalığı
tabanlarını uzlaştırmaktan geçiyor karı
bir ileri sese karşılık uzayan sessizlik seninse
kalanı benim olsun demek
ne demek
kuşlarda bekliyor bak
hiç biri dikkatlice izliyor değil
onların sabrıyla konuşuyorum
oysa bir rengim olmalıydı baharı sızdıracak
geçmişimle alakalı görüntü çok
günün hangi saati olursa olsun
yüzyıllar sonra kendime dönüp
ne olsam daha güzel şarkı söylerdim demeyeceğim
şapkasının altında üşüyen biri gibi
tek istediğim biraz uyumak yine.