6
Yorum
13
Beğeni
0,0
Puan
2683
Okunma

kukla
...
daha demin ihtiyarladı gün
geçti bir ömrün kısacık hikayesi
tramvaylar dolusu yorgun ses düştü karanlığa
karanlık sustu
sustu yağmurun şarkısı
sular uyurken kaldırım otelinde
asfalt bahçesinden geçiyordu otomobil
camekanda unutulmuş gölgeler
gerisi uykuya ayrılmış
bir yetişkin masalı gece
daha büyümemiş çocuklarda
sevgililer gördüm
kirlenmiş ellerinde aşk
koşuyordular denizin üzerinde
bayatlamış havanın gözleri
yeni demlenmiş çayın tadına tek şekerdi
hadi bir şiir düşün dedim sonra
harfler doldurduğum dilimin kağıdına
sürününce kışın soğuk bedeni
içimin aralığına geçti ruhumun tırnakları
bir genç kızın
eteğinde tozlanmış fotoromandı hayat
son denilen herşey başlangıç gibi
bunca kalabalık içinde
neden hep yalnız insan
onca umuduyla sağılırken kent
nasıl olurda arabesk akşamları seçer ruhlar
yine zaman düşsüzlük oldu
güvercinler sonsuza kapadı kanatlarını
martılar damların kırmızı dalına kondu
uyandı rüzgar
elini, ayağını dağıttı kentin
herkes kendine yıkıntı aslında
yaşı, başı ne olduğu önemsiz hayallerde
milyarlarca yıllık göçlerin kavimleri insan
bu kadar aşksız olur mu dersin
aşksız uyanır mı beden
çıplak ayak günaydınlar yürür mü sevdasız
gözün çapağı yıkanır mı bulanık yalnızlıkla
hadi dersin
dervişlerin seyyah notları bütün bu hüzün
ozanlar yazmış duvarlara istikametleri
hadi dersin
yolculuğun piri sevgiliyle düşeyim kıyamete
kıyamet zehir zemberek yol üstü ağaçlar
dallarında saklanmış sarı sıcak
yada kar suları
belkide yağmur
olmassa bilmediklerin
herkes rüyasında suç ortağı aşka
yolculuğun hayalinde ağır vasıta yarası
biraz önce kırıldı kaburgası zamanın
omuriliği eğildi hüzzam dışarının
kaç kere iklim öldürdü bunca suret
kaç kere dinamitledi hayallerini
sokağın karşısında devrik gündüzün sesi
seslerin koynunda ninniye yatmış yitik çocuklar
dahası yıllanmış şarap gibi unutulmuşluk
neden unutur insan
neden bilmez kıymetini huzurun
her köşe başında yanlış yönlü gidişler
gelişlere takılı pişmanlık siyahı
anlamadım hiç
nasıl olurda
kısacık ömrün yıkıntısı
bu kadar çok olur
olur ya
düşlersin hep olanın dışında bir vakti
vakitlerden kimselerin uğramadı bir düş
düşün kıyısında oturan bir kadın
kadının ellerinde patiskadan deniz
saçlarına sürülmüş dağların mor şafağı
gözlerinde oynayan çocuklar
olur ya
düşlersin
düşlediğin kadar gerçektir gördüğün
gördüklerin gülümseten bir hikayedir
hikaye resimli bir uzun yazgıdır
yazılmıştır yüreğinin pankartlı sevdasına
yavaşça dalıyor bulutlar
şimdilik damlalarını saklamış
ince, ince yırtılmışken şiir
uykusuzluğun yamasıyla onarılmış
değişken büyük harfli yalnızlıklar
hepimizin küçük harfli anılarına kaçmış
daha demin dediğim
şimdi hiç olmamış gibi silik
silinmiş hepimizin doğru yanları
ağlamaya meyilli oldukça
dişlerimizi sıka, sıka dağıtmışız kendimizi
deki
artık kasvetin yalancı mutluluğu insan
özünde kasılmış doğum kesikleri
dışında gülüş asmış palyaço seyir defteri
ben kendime uzaklaşmış yarı baygın şizofren
siz kendisini kaybetmiş alçak basınçlı soğuk
bir yerde karşılaşır belki bütün kederler
tıka basa mutsuzluk yemiş bir sürgün oluruz hepimiz
...
tepe taklak düşer mısralar acısını hissetmeden ölür şiir!!