3
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1318
Okunma
Küçüktüm,
çocuk yüzlü bir çirkin ördek yavrusuydum işte.
Yaşanmış tüm güzelliklerin,
yaşanabilir tüm güzelliklerin
sersemliği ile ömrümü tüketiyordum.
Gül yüzlü güzelliğin aşkına meftun olmuş,
gönlü suskun bir şaire mecnun,
yitiriyordum hayatı.
Küskün yılların küsmeyen masumiyetiyle
alıyordum elime kalemi.
Her mısraya vuslat,
her mısraya hasret yüklenirken yazılarımın,
yağmurla hüznün cemreye dönüşen kimsesizliği
yolculuyordu ömrümüzü sonsuza.
Katiyetin kastı ile,
uçurumların keskin virajları örseliyordu ruhumuzu.
Sonra büyüdük,
ve başladı masumiyetin son bulduğu yıllar.
Örselenmiş ve tükenmiş gençlik yılları,
sessiz sedasız yaşlılık yıllarını adımlıyordu.
Ölüm korkutmuyor olsada,
varlığı vuslata kanat çırpıyordu.
Sonrasında olgunluk denen olumsuz yıllar.
ANKA kuşunun mükemmeliği ile
küllerinden yeniden doğan
çocuk tebessümü vardı gözlerimizde.
Sevgiliye SPARTAKÜS olgunluğunda
Kadınım isyanları yaşanıyordu.
Ve her isyan,
kadına duyulan aşkı müjdeliyordu.
Aşk sessiz sedasız naralar patlatıyordu.
Ve ben hayatın olgunluğuna varıyordum.
Kimsesiz...
AYAZ BARAN
(18.04.2010)