0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
1502
Okunma

aşağı gitmek, düşmek
tarih bu sayfalarda asla işe yarar bir şeyler bulamayacak
derken gün havada asılı kalacak
hüzünlerden siyah zeytinlere kadar
dur demek lazım kalbin israfına
hep bir laf,
et ter kan inkilap ve
da ima yapar gibi toprağa mahsus
koklar gibi avuç içinin belli belirsiz huyunu
yarın odun ağlayacak
birden düşer insan
dur demek lazım böyle olunca dünyaya
dönme
ya da dön
bana kalan sönen bir mumun ardından karanlık
gözler açık
hipokrat yemini komşu muhabbetleri
biraz cehennemı anımsatır kıçlarıyla
ıstırap tedavülde bol sıfırlı
sütten, memeden kesilmiş bir çocuk ağlaması
siyanür gibi an
kanservisidir ölümün mavi damarların
korkmalı insan diz kapaklarının arkasını aynada gördüğünde
bir meleğin asla öpülmeyeceğini bildiği gibi
işte tam orasından, diz kapağının arkasından öpülme ihtimalini düşündüğünden
kalp beyine mermerden mezar taşları hazırlatmalı
kırılmış bir dal gibi diretirken mühim kalma ihtiyacı
aşağı gitmekten
düşmekten
yere serilmekten
söz de insafa dair bu tür salvolar.
yer edinirken
düşüşler çok tehlikelidir
insan sahte sevabı gerçek günahlardan ayırmalı
kırık dişleri, tırnakları ve kalbiyle
söz edilmekten aşağı gitmek,
kar ulaşınca yanan dudağın kenarına
ciğerlerinden öpmeli yarım bir sigaranın
ha filtre, ha fitre
tesiri yan zehirlerin
yer çekimi ivmesi yeteri kadar rağbet görmüyor
ve gerçek, yer çekimi gereken ilgi alakayı hiç görmedi
kütle hep önemsiz olacak artık
buraya kadar her şey çok güzeldi. mevsim bile bu güzelliğe aitti.
yatağın oynayan bir yayıydı şu cırtlak ses duyulmaya muhtaç, kayıp, rolleri hiç tutmamış aşağılarda bir kenar çocuğu yılgınlığını mahlas edinirken kusurlu;
aynada bile geçmişten bahsediyor Tanrı.