9
Yorum
18
Beğeni
5,0
Puan
1398
Okunma
Eski bir plâk sesi kulağımdaki
Onca cızırtının içinden sıyrılıp,
düşüveriyor içime kokun
Pas tutma dilimde hayat, bırak konuşayım
Yanı başımda sigaram, çakmağım ...
Usulca fısıldasam geceye
’şerefe’
Cevap verse ,
_ Ellerime dokun ...
Bir avuç yıldızım olacaktı belkide,
Dudaklarımın kenarını kızartan o bir yudum şarap
Yetseydi güneşi ayıltmaya günün ilk saati .
Ağlamamak için iç geçirdiğim bu yerde
Ne çok yaprağın gözyaşı birikmiş oysa
Toprak kendini her teslim edişinde bahara
Keşke benide bahtına küskün bir tohum saysa ...
Dilsiz bir çocuğa ses verircesine
Haykırsam tıka basa doldurup ağzımı
Utancından kızaran kimsesizliğime nispet olsun diye
Buruk bir yalnızlığın tınısını emzirse gözyaşım
Yürüsem ıslak ayak izlerinin üzerinden de, varsam yanına
Ben biçare, ben suskun , sevgiden yoksun
Sen yoksun ...
Kendimden daha zavallı kederimle harman olmuşum öylesine
Elleri sıcak olan anlamaz beni, bilirim ...
Sımsıkı yummuş gözlerimi
Okuyorum içimden hayatımın hazin özetini
Yalancı bir boşlukta kendimi karalıyorum .
Dokunmasın ellerime kimse istemem !
Ayrılığın izleri yok olmasın göz bebeklerimden de
Sevdiğim gözlere, bunun hesabını ömrümce veremem ...
Kim bilir;
Düşünce sarhoş bir akşamın en dibine
Tutar çekersin ellerimden beni belki, kendi şehrine
Azada düşer bu zavallı kalbin sahibi beden
Kaygılanmadan, korkmadan, düşünmeden ...
O şehrin ışıkları kandırmasın seni, inat et
sevme karanlığı, içimdeki sevdayı görmeden ...
Gülşah Gayret
Tekirdağ
...
5.0
100% (15)