7
Yorum
13
Beğeni
5,0
Puan
983
Okunma
Vuruldu…
Kapılar camlar kırıldı
Dalında duran kuşlar
Havalandı ağıtlar…
Gök tuttu bulutu
Şaziye’nin ayağında naylondu terlik
Daha ben taze çocuktum
Beşinde gördüm on kişiyi…
Saydıklarımdandı hepsi
Üçten ileri gitmezdi seksek taşlarım
Ev yandı yirmi dördündeydi
En küçüğünündü adı Bahar…
Beş mevsim bir olup yandı
Mahalle ısındı
Ocaktaki süt taştı
Telaşlı söndü o çatı…
Benim ilk masalı duyduğum yerdi
Haliçten pis gemiler geçerdi geceleyin
O bana anlatırdı ben dalardım
Karardıkça akşam kirpiğime…
O sallardı dizinde tüm sandalları
Kasımpaşa’ya beni kucağında alıp giderdi
Kıyıya vardığımızda beklerdi onu bir tekne
Arkamızda kalırdı duman altılılar
Adam akıllı küfürler on dörtlüden çıkardı kelimeler
Fazlası Haliç işte….
Onlar arka sokaklara biz ileri tam ileri
Karşıda bizi bekleyen yosun dolusu dostlar
Henüz çok küçüktüm martıyı ilk gördüğümde
Bir kadının sırtındaydım
Cihangirde bir cigara yaktı tüm yolları…
Açık musluklar deniz doyursun
Küller birleşip ev kursun kumrulara
Ateş ısıtsın kışları
Buzları eritmek için içtim tüm acıları…
Kasımpaşa’dan kaçarken sırtındaydım bir kadının
Süt taşarken ocağa çıkmıştı çığlıklar
Ben beşinde anlamaya başlamışım kayıkçının anısı
Çok uykum gelmiş ölü gibi gülümsemişim
Dalgalar şarkılar alıp götürmüş beni…
Uyandığımda on dördündeydim
Sandalcının kıyıya vurmuş iskeletleri vardı
Ben kesilmiş dilimi boğaza sundum
İstanbul gelip üstünü örttü
Ben yine yanan o mahallede kül oldum…
5.0
100% (15)