2
Yorum
13
Beğeni
0,0
Puan
783
Okunma
bahar gelmemiş
gelmemiş gibi eski gecelere ait
zayıf ışıklar altında sohbetler ediliyor
ay taşları
ıslak yollar karanfil kokusu
salıvermiş kendini sahile doğru
yüksek uçan kuşlar çabuk
kabuk bağlasın diye yaraları
mavi diyarlara göç ediyorlar
çoğalıp bir birinin içinden geçene dek
her kim aydınlatırsa düşlerini
yeniden bahar gelecek
fakat uzaklaşan armonisiyle
bu sese eşlik etmiyor aklı olan
evrensel hareketin dişleri dökülse bile
kendini yenilemesini biliyor nizam
aslında bu hızın kendi ekseninde bir tutarlılığı var
hizmetin ucunu bekleyen en küçük birim
hareketini topluca oluşturmuş bir gövdeden geliyor
sen binmişsin bir dala
dökülen yaprakları sayıyorsun hala
say kardeşim sonsuzun sonundan başa doğru düşmeyi
yani bu çemberin bir ağzı yok
o zaman kucakla boşluğu sevgiyle
duygu bütün zamanların yorganı
çıkar eylemin yorgunluğunu bedeninden
geleceği ruh ilmiyle düşünmeye izin ver.