12
Yorum
19
Beğeni
5,0
Puan
1441
Okunma

Sana aç ellerim bak,
sana muhtaç.
Oysa boşa geçmiş yıllar sıkıyor bileklerimi
varlığından haberi bile yok bahtımın
darmadağınım
çok daha darmadağın ...
Sarıp kokunu burnuma
Buram buram çekmek
Hapsetmek vardı seni içime şimdi
Bu şehrin evlerini saran yetim ışıkları gibi
Sarmak kollarıma
Ne sen şehirsin oysa
Ne ben bir katre ışık
Ne sen yakınsın bana
Ne de ben sana varabilecek kadar kuvvetli
Ayaklarımda son deminde bir derman
Ve tepemde bir güne yetecek kadar yağmur var benden arta kalan
Sarıp kokunu burnuma
Buram buram çekmek
Hapsetmek vardı seni içime şimdi
Oysa ezelden alışık hiç kavuşmamış tenlerimiz aynı iklimlere
Dudağında adımı sıkıştıran her krizi içiyorum kendi dudaklarımdan
ki bazı geceler ;
Giderayak elime tutuşturduğun küskünlük süzülüyor yanaklarımdan
Takılıyorum kendi dediklerime kendim
Usulca sıyrılıyorum sonra sustuklarımın arasından
Gebermek işten değil her susuşunda
Oysa ben susturmuştum en son gururuna yenik düşürerek seni
’Gel’ desem ,
Gelirdin biliyorum yırtıp o dağların eteklerini
Sarıp kokunu burnuma
Buram buram çekmek
Hapsetmek vardı seni içime şimdi
Tatlı sözlerin
Resmimi arşınlayan gözlerin
Misafir olurdu güle oynaya bu bedbaht halime
Halâ parmak uçlarını hissediyorum kıyılarımda
Halâ sıcak gözlerinin dokunduğu şiirlerim
Bu selam sabahsız çekip gitmeler gelmeler
Yapmacık gülmeler
Bayat gönüller
Köhne ömürler
Bahara kıçını dönmüş solmaya yeltenen güller
Hangisinden çıkaralım şimdi hıncımızı söyle
En olmaza gönlünü veren insanların solundan
Söküp almak istiyorum o saatli bombaları
Ve infilak etmek kendimi
Benim hakkım olan gözlerinin en ben gibi bakan yerinde
Yalpayarak dökülen kemiklerim arasından
Koklamak istiyorum dokunamadığım ellerini
Gülşah Gayret
Tekirdağ
_
5.0
100% (17)