11
Yorum
22
Beğeni
0,0
Puan
1960
Okunma

ve saçlarının arka balkonunda
denizin lacivertine uzatarak ayaklarımı
gözlerinden çığlık basacak sabahı bekliyorum
saat sensizliği demli çay geçiyor
ve yelkovana karışmış tütün grisi
akrebin havasız kalmışlığına dönüyor
aklımın sokaklarında gezen çingene kadının
şivesi kokuyor elimdeki gül
bulutlara saklanmış yağmur
her gözlerimi kapadığımda
kirpiklerime dokunup dokunup
kirlenmiş gece çocukları gibi
bir anda ortadan kayboluyor
kendimi terkedip
senin düş kentine yerleşiyorum
saçlarımın arasından geçiyor
beyaz turnalarıyla parmakların
soluğun bir sürekli yayla rüzgarı
alın teri aşkla, sürülüyorum dizlerine
harama ihanet, helale hür dudaklarımla
çıkıyorum abı hayat dağlarına
şimdi şafak vakti olsa hayal
ve ardımda olsa elin
sen sallasan sırtıma
ben gitsem
dönüp dönüp ellerini özlesem
ve önüme her düştüğünde yüzüm
aklım firar etse sana
yüreğim zemheri
bir anda geriye bakıp
beşinci mevsimle koşsam sana
ve saçlarının arka balkonunda
denizin lacivertine uzatarak ayaklarımı
sağanak resimler çiziyorum
hayal sonrası gerçek duvarların soğuk gözlerine
batmış gemilerin geriye kalan ganimeti suskunluğum
her sessizliğin baş harfiyle karalıyorum seni
istiridyeden çıkacak çıplak teninin
üzerine giyineceksin mavi suları
saçlarını toplayacak kanatlarıyla martılar
ayak bileklerinde dolaşacak deniz atı ellerim
ganimet sessizliğim senle açılacak uzak kelimelere
ve bağıra çağıra kasıklarımın acısıyla çoğalacak şiirler
ara vermeden yangın hasretime
avutulmuş bütün yorgunlukların arasında uyuyorum şimdi
deniz fenerinin farklı iki gözünden
bir kapanıp bir açılıyor sana dalgalı gözlerim
sırt üstü uzandığım topraktan yatağın içinde
göğün bacakları arasından boşalan yağmurlarını avuçluyorum
yüzüme düşen damlalarla sevişiyor dilim kirpiklerim
kahkaha bastığım uyku arası meczup bir zaman haliyim
sağım, solum, göğsüm, sırtım, acıklı acıklı sen doluyum
sen düşkünü serseri yalnızlık damarlarım
kana kana sıcaklığın kanım
kana kana aşk sana acılarım
acılarım acı büyütüyor yokluğuna durmaksızın
sana mektuplar yazıp dağların eteklerine sakladığım
sonsuz büyülü uzun hava şimdi zaman
aklım fikrim kıyısız boşluk
gelişine toparlanır belki sahipsizliğim
ama şimdi kimsesizlik öyküleri yazan yasaklı bir eskiyim
yıkılmış virane kederler vaktinde
koparılmış sevgililere ağıtlar büyütüyorum
yokluğun ölüm
sadece bir ölüm sadeliği
ve beklediğim gelmeyecek her yolculuğun
bitişinde arıyorum seni
bir masal
her çağırdığımda senli çocukların gelişi
ve anlattığım sıradışı sevdaların beklenişi
seni bekleyişim
bekleyiş
bitsin afaroz yalnızlığım
ah bitsin
gelişin güneşin kollarıyla sarılış düşlere
ve gelişin
sade bir kahroluşun yıkılması birdenbire
birdenbire
apansız gelişin ...!