3
Yorum
17
Beğeni
0,0
Puan
1542
Okunma

artık
üşüyor zaman
titremeye açık penceremin dışı
zatürre kayalığına çığlıklar mektupluyor
az önce
yani deminden
saçlarının asfaltından geçen
şehirlerarası yalnızlığımı yolculadım
bavulunda silinmiş resimler koyağı
ve çoğu argo ,çoğu kil ayrılıklar vardı
kül
gri bir gidişin
taş ağırlığı
gecenin mahremine kazılı gözlerinin
utangaç duvarına düştüğüm
son bağrışlı şiirle hoşçakal
kül
dağılması muhtemen son
acıtma artık
geriye düşen gölgenide al
sessizliğin sol şeridinde öldür beni
sevdan dedim
sevdan
irili ufaklı yaşama hırsım
denize baktığım
o kitapsız kaldığım zaman
sevdan dedim
sevdan
buruşuk yağmurların
alabildiğine ıslaklığı
ıslat yüreğimi
ıslat kapının eşiğini
bir kalıntı hikayesi
ve zulası korkunç yitiklik
sevdan dedim
sevdan
ağır çıplak ayaklarınla
bastığın gidişin
durmadan tekrarı
kuşlarda ölüyor
kuşlarda sevdalı
ama kuşlarda bitiyor
kuşlarda ağlamaklı
gitmiş
en büyük karınca sürüsü
ne bir iz ne bir ekmek parçası
ne bir kuru ayaz
ne bir aşk dediğim kış
gitme işte gitme
ağlamasın kediler
üşümesin yıldızlar
ölümde sahipsiz
soluk almak kadar gereksiz
zamanda ölüyor
zamanda sevdalı
ama zamanda bitiyor
zamanda ağlamaklı
sanırım kokunun gözleriyle
şu rutubet ısırmalı kenti
her uyandığımda bana üfleyeceksin
dışarısı kıyametin kum saati
yelkovan dar ağaçların
alabildiğine keşkeleri
akrep sırt üstü yokluğuna yatışım
insanların üzerine sinmiş yosun rengi
bilmediğim kadar çocuk
kaldığım kadar öksüz hayat
gitme işte gitme
trenleri uğurlamak
ayın ellerine kaldı
devrilen gemilerin gölgelerinde
sert ayrılık acısı
gök yırtılır paldır küldür yıkılır
çelik yığınları
peronlar , gece sarhoşu, dilenci rüzgar
anlatamadığım kadar özlediğim sen
şimdi bir mahkumun
yarı açık görüşünü giyindim
senin kapalı görüş yokluğuna
asıyorum kendimi
karartı basan cüzzamlı vaktin
birbirine sokulmuş
köprü altı çocuklarına dönüyor insan
öksürmeyle hapşırma arası
saliselik bilinç kaybı işte
ve resimlerin
tozlanmış hatırasını unutmadım
şiirlerde
sol yanıma demirlemiş savaş gemisi
gece durgun bir vazoda
susturulmuş kuru bir çiçek yoksulu
bitişe kör
kalışa sağır
gidişe lal bu sevda
...