0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
820
Okunma
tahta kapılar iniliyor
zifirinin avazında
içine yel işlemiş
salınıyor pervazında
doğruluyorum
omuzlarım çökmüş
dikleniyorum
dizlerim göçmüş
vuruyorum kendimi
kayıyorum bir çıkmaza
bir rüzgar nişanlanıyor anlıma
elimin tersiyle itiyor
sızıyorum hışırtılara
buğusu çarpıyor yüzüme
kirpiklerimde deniz tuzu çatlıyor
arsızca dövülüyorken sahiller
dalgalar kendini katlıyor
kaldırıyorum başımı
ay boğuluyor bir kaosta
söküyorum pankartları
yırtıyorum ne varsa
körkütük sövecektim
bırakacaktım kendimi çoktan
bir vurgun kudurdu avazımda
çektim sesimi hiç yoktan
avuçlarımda titreyen bir şişe
damarlarımda demlenecekti
bağıracaktım ağız dolusu
aortlarım şişecekti
yığılıyorum bir kayanın ensesine
avuçlarıma kırmızının lekesi
elimde cam patlıyor
yırtılıyor gecenin sesi
amansız bir acıyla flörtteyim
içimde kan kesiği bir hararet
aşiyan yüreğimde gözlerinin konukluğu
yüzün tayfunlara emanet
küllerin tılsımına gömüp sigaramı
sarı parmak uçlarımı harlıyorum
çivit sabahların vurdumduymaz telaşında
kimliksiz yitiklikleri arıyorum
doğum sancılarıyla inlemekteyken bir al şafak
ufkum hedefsiz patikalara tutsak
savuruyorken deli poyraz bir yele saçlarımı
yürüyorum ağır aksak
ey sevgili
birazdan uyanacak gün
tekrarlar vazgeçmez huyundan
geç kalıyorsun yine
gece atacak seni koynundan
bak şimdi
bak ellerim yüzüme siper
dizlerim böğrüme emanet
çek kendini kendinden
bitsin bu esaret
Hasan Polat
5.0
100% (2)