0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
1091
Okunma

...
Ben adını yalnızlık koydum kulak çınlamalarının,
Tren raylarında gazoz kapaklarının
İncelmesi gibi içimizdeki sızı.
Ya görmezden gelerek
Ya da başka heveslere gönül vererek
İnceltiriz yalnızlıklarımızı.
İnceldikçe kırılgan oluveririz
Alıngan, depresif, agresif.
Bir omuz ararız kabadayılık için
Ya da yük olmak için,
Biraz da atmak için taşıyamadıklarımızı.
Gün olur, benliğimiz melankolik davranışlar açar
Gün olur, kapatır pencerelerini içeri kaçar
Gün olur, günü aratır
Yüzümüze çarpar pişmanlıklarımızı.
Agresif dedimse kendimize öfkemiz,
Duvarlar öreriz Dostoyevski gibi etrafımıza,
Sahneler kurup, sahneler bozarız,
Uyduruk senaryolar yazarız,
Raskolnikof kadar katil,
Nastasya’ya aşık İppolit kadar budala.
Ne kadar cimriyiz paylaşmakta dertlerimizi,
Kinin çobanlığını tercih ederiz sevginin aydınlığına.
Buruk şehirler saklar kayıplarımızı,
Duvarlar, duvarlar örter ayıplarımızı.
Karanlık, yosun tutmuş o duvarlar
Üzerini siyasi propagandalar
Kavgalar, baskılar, baskınlar kirletmiş duvarlar.
Şunu anladım ki dünyada
Ne kadar çınlıyorsa kulağınız
Benliğiniz o kadar yüksek duvarlı
Bir o kadar yalnız.
ls