4
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
1407
Okunma
Nisan sağanağı bir özlemin izleri işte bu Elena…
Islanma vaktidir
Toprak kokusunda dolaşmanın
Üç adım ötede düşlerden arta bir gülüş…
Dördüncü ayın şu çilekeş iç çekişleri
Ah çiçekler siz yok musunuz
Kokunuzla bir olup vurmak zorunda mısınız
Hele de hatıralarla durmadan voltamı atarken
Dar duvarlarımla bu kadar dertleşirken…
Ah siz yok musunuz deli mevsimler
Beni bu denli yalın ayak , körkütük gezdiren…
Koca şehirleri neden ıslatır ki şu iklimler
Yalnızlıklar, pencere kenarlarında saksılarda büyütülürken
Bir yudum, yarım bardak
Kısa bir hayat akarken omzu yüksek dağlardan….
Hep kırlangıçlara mı kalacak tavana yapışık yuvalar
Rüzgarla bir olup ıslık çalan çocukça sevmeler
Elleri çamurlu
Mavi misketli
Ve yükselen uçurtmalar
Ya da yedi renk gökkuşağında mı olacak sanki…
Hep on iki ay
Nisanı beklemekte mi kalacak sanki bu takvimler
Fünyesi daha dün doğarken çekilmişken hele de hayatın
Zaman ayarsız patlayacak belki de dururken nefesin
Bu yüzden göğsü kabarık mezarlar zengin değiller mi begonyalardan yana…
De hadi
Tam da şiirler yağacakken
Hep açacak mı kulağına taktığın kirazlar
Çiçekler de döker saatler on ikiyi göstermeden
Yıkanır tüm yollar kış sonrası vedalarda
Nisanda da üşürüş her şey. Düşerken yollara yağmur …
Nisan sağanağı bir özlemin izleri işte bu Elena… Şimdi gitmeliyim, ,,
İçimin içine dizilmiş şiirlerin yarım yamalak ayak sesleriyle bir olup, Ay’ı yakalamalıyım, akşamdan kalma ne varsa benden yana, sana dair, yarın uyanmak için iki aydınlık içmeliyim.Sehpada kırmızı şarap, akşamüstü renginde durmalı çerçeveli resmin, ben erkenden kalkmalıyım, dışarıdaki kuşları uyandırmaya…Bu sabah, ektiğin çiçekleri sularken bir nefes bahşedebilmek için geride bıraktıklarına…. Dedim ya “Nisan sağanağı bir özlemin izleri işte bu Elena… Şimdi gitmeliyim” …
5.0
100% (11)