4
Yorum
15
Beğeni
5,0
Puan
982
Okunma
ESKİ TAKVİMLER....
Önce erkenci serçeler uyanırdı
Sokağımızda ezanlar sonrasında
Taze gevrekçilerin sesi duyulurdu
Ardından mektepli siyah önlüklü
Kara delik düşlü öğrencilerin beyaz yakası…
Yıllara aldırış etmeyen kaldırımların yosun kokusu
Altı üstü ala şafağın yarım bir aydınlığı
Rüzgarda eski bir zaman serinliği
Sanırım mevsim sonbahardan kış çıkışı
Bir deli acayip ilk bahardı…
Nisandı galiba…
Kırlangıçların çamur taşıdığı yuvalarına
Terkindeydi mektuplar
Ucu yanık kibrit kutusuna sığmayan nağmeler
Bademin ilk beyazı duracakken havada…
Kaset satanlar geçerken dar tezgahlarda
Öğlenden sonra daha da çoğalırdı sesler
İki taş, beş kişilik kalede oynayan okullularla
Her şey karışırdı işte...
Kızlar bezden bebeklerle evcilikte
Mavi misketlerle zafer kazanan erkekler
Telden arabalar, çamurdan oyuncaklar
Bakkal Rüstem uçurtma getirmiş koşun çocuklar koşun…
Ayaktan çıkmış plastik bir top kırmışsa
Bu sokağın begonya büyütülen camlarını
Bu yüzden şimdi çok sevdik tüm çiçekleri
Arkamızda uçurtmamızı kıskanan teller…
Bize bir rüzgar selam verseydi
Derinden bir şut daha atıp tüm camlara
Rüstem’in kapanmış bakkalına
Bizi sorgulara çeken Melahat ablaya cevap verecektim…
Bu kadar kabarmasaydı bu toprak
Yıkılmasaydı eski oynadığım dar yerler
Alıp alıp aklımı getirmezdim ala şafak vakitleri bu mezarlara
-Ya da gece konan yanan yanlarıma-
Bir mermerin beyazı avutmazdı o zaman
Belki bir uçurtma heyecanı olurdu
Tüm begonyalar açarken karşımdaki balkonlarda
Ben bu kadar eskimezdim en azından …. tavkimler gibi…..
5.0
100% (16)