37
Yorum
37
Beğeni
0,0
Puan
2239
Okunma
Kimsesiz Kalabalıklar
ürkek bir gecenin alacasında
birbirine karışmış
sözler sesler semboller
uzak
uzak mı uzak diyarlarda
söyleşiyor bir başına
aklarım karalarım
her şey tarumar
parça pitik düşüyor yüğreğimden
umutlar
sevgiler
acılar
ayrılıklar
kendine bile yabancı
lâl olmuş dillerime dünyam
ırmaklara veriyorum kendimi
belli belirsiz izlerde arıyorum
gönlümün sırlarını
hiç durmadan koşuyorum
buldum ya düşsel dünya
yakınım
çok yakınım onunla
kendi yalnızlığımda
köşebaşları var önümde
habire dönemeçler
durup biraz soluklanmak iyi de
ben hep ardıma bakıyorum
dün bugün yarın çıkmazında
ırmaklara veriyorum kendimi
benden gidiyor birçok benler
acılar
gözyaşları
kuşkulu dünler
bunlara da buluyorum iğreti gerekçeler
gülerek bakıyorum olup bitene
ama
ne yalan diyeyim
bazen ağlıyorum ya kimseye göstermeden gözlerimi
bazen de gülüyorum için için
dedim ya
ırmaklara veriyorum kendimi
amacım
bulmak yitik umutlarımı
buluyorum ama
çokça da yitiriyorum
içimi dışımı encamımı
daha ötesi yarınlarımı
galiba tanıdık bu yüzler tam bilemiyorum
zaten bilsem de ne fark eder ki
sanırım ilk yaz akşamıydı
yitirdiğim anları nefes nefes soluyorum
hiç ama hiç ara vermeden
hani onulmaz acılar vardır ya
onları çoğaltıyorum durmaksızın
en gizli köşelerde
ölüm var ya şu bildiğimiz ölüm
onu görüyorum
iki kaşım arasında duruyor
doğrusu irkiliyorum
sızlıyor burnumun direği
ırmaklara veriyorum kendimi
bozbulanık sulara sellere
azgın dalgalar
çarpıyor beni bir o yana bir bu yana
ruhum kanıyor
öylece karışıyorum hırçın sulara
bir de bakıyorum bir dağ gülü
kokusuyla karşılıyor beni
yeniden kucaklıyorum yaşamı
binlerce umutla
tutamıyorum kendimi
merhaba
diyorum
merhaba insanlara
merhaba dünyaya
yeniyorum tüm acıları
kara gözlü çocukların bakışlarında
bir de türkü tutturuyorum
neşeli mi neşeli
savuruyorum sesimi gökyüzüne
ırmaklara veriyorum kendimi
akıp gidiyorum koynunda
kimse
hiç kimse fark etmiyor beni
Şükrü BEŞİKTAŞ