8
Yorum
16
Beğeni
5,0
Puan
1863
Okunma

gün ağır ağır solar penceremde
ufkun gerisinde mor bir akşamüstü
zamanın kum saatini bekler yine
dalında solan
kuruyan
hoyrat rüzgarlarla savrulan
nice yaprağın hüznü belki
düşen her kum tanesi
oysa nice kurban verdiğimiz
hain tuzaklardan arta kalan
kan kızılı kışların
artık dinmez zemheri ayazları
toprağına sinmiş kokusu durur hala
öksüz bir menekşenin
bekler hala baş ucunda kanayan
eski bir zamanın yaralı kuşları
göz göz kanar gökyüzü
eskimeyen bir hüzün dolaşır ruhları
öylesi ağlamaklı bulutların
sarıya sarılmış mor siyahı akşamlarında
bir ömür bitmeyen bir hikaye bu aslında
bitmez de artar sanki
zaman koparsa da sararmış sayfalarını
gün gün acıtır yine kalanı
hep yeniden acıyan yanlarını
nice solan gül’den
yaşanmadan yitirilmiş gün’den
eskitilmiş bir zamandır bu
durmayan iç kanaması
çaresiz bir yaradan hatıra
büyür evlat acısı gibi
ayrı bir derdin koynunda
eskir işte nisan
yeni girmişken oysa
baharın kırık dökük kapısından
varsın eskisin bırak zaman
yeni umutları yeşertmek zamanı şimdi
eski bir tohumdan
taze tomurcuklara
toprağın sevgi kokan ellerinde
ve emeğin onuruyla başı dik
gözleri deniz mavisinden
kardelenler büyütmeli yine
ayaz kış bahçelerinde ...
Mert YİĞİTCAN
03 . 04 . 2014
istanbul
5.0
100% (15)