11
Yorum
22
Beğeni
0,0
Puan
2169
Okunma

Asırlık yangınları sırtına almış
göğün yüzünden sıyırmış rengi
sesi kendinden kaçak
düşleri salkım saçak
mâhur bir aşkertesidir şimdi...
Ki ben yılkı bir atın yelesinde savrulan
tozu dumana, közü toprağa karışan
yine de durulmayan
ele avuca sığmaz tufanların çocuğu!
Kaderin pençesinde perçinleyip zamanı
zavallı bir türkünün hançeresinde
kendinden pes bir sancıyım
notaları duraksız kanayan...
Sabrın tespihinde boncuk yapıp özümü
gözümün pınarına ummanlar demirleyip
açtım yelkenlerimi pusulasız bir ömre...
Sırtladım heybemi sonra, sildim yasımı
hadi söyleyin şimdi
hangi liman alır ki
göğsümde yuvalanmış zincirlerin pasını...
Gözlerimde uzak bir kavuşma ânı
hercâî bakışlar savuruyor sîneme
kavruluyorum...
Boğazımda yeni yetme bir telâş
bıyıkları terlemiş delikanlı hüzünler
okşuyor dilimi arsızca
teslimim işte; alın hadi
camdan yapılmadı bu beden
bu yürek taştan değil
size de bir yer açar elbet...
Yoktur, olmaz benim tenimde suç
işlemem size karşı tek bir kusur!
Onurdur konukluğunuz
eğrilirken ömrüm koca bir çıkrığın ucunda
eğilirim başak dalları gibi
yenik ama mağrur...
Özlem TARHAN
Mart24/iki bin on dört