7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1692
Okunma
DİNLE
Dinle!
Gencecik bir anne,
Ninni söylüyor yeni doğmuş bebeğine
Yıkıntılar arasında, bir yerlerde
Bağdat’ta, Musul’da, Kerkük’te, Felluce’de,
Ölü bebeklerin ninniyi duyamayacağını
Bile bile.
Anımsa! Dün de,
Kıvrım kıvrım kızıl alev yumakları
Yükselirken göğe,
Ölüm saçıyordu gözü kanlı canavarın elleri
Gökten yere.
Ve ninni söylüyordu gencecik bir anne
Hiroşima’da, Nagazaki’de bir yerlerde
Kucağındaki bebeğe.
Bir oyuncak tutuyordu elleri sımsıkı
Bebeğinin onunla bir daha oynayamayacağını
Bile bile.
Dinle!
Toz duman içinde tepiniyor
Kudurmuş bir canavar.
Ölürken masum çocuklar beşer- onar,
Annelerinin ninnilerinde ağıt var, yas var.
Ama hayret!
Dağları delip, gökleri parçalarken annelerin feryadı,
Ne işiten, ne umursayan var.
Bütün yürekler nasırlaşmış,
Sağırlaşmış tüm kulaklar.
Dinle!
Ninnileri yok artık annelerin.
Hıçkırıklar yıkıntılardan yükselen göğe.
Barut kokusu ve ölüm el ele.
Kan çamuru toprağının altında
Yeşerememiş fidanlar.
Bir de
Adı konmamış, ya da oyuncakları ellerinde
Çocuklar.
Dinle!
Hıçkırıklar da kesildi birden bire!
Soluk ister, can ister doya doya
Hıçkırmak bile!
Kırıp adaletin tokmağını
Masallar anlatanlar özgürlük- insanlık üstüne
Arınamazlar asla zırhlarındaki bu kirden,
Yıllarca okyanuslarda
Yıkansalar bile!
Günay Saraç
(28 Kasım 2004, Pazar, saat 07.00 _ 10.00 arası.)