Açmadın Hep mi yanlış zaman? Hep mi kor gömlekliyiz artık? Fısıltı gibi Senden yansıyan Seslerin arasından Yoksunluk işte adı bu
Kimdir mühürdarı acının Veznedarı kimdir Hani iyi edecekti kinin ve keten tohumu? Oysa devasız yine bütün yaralar
Köklerini budamasaydın keşke huzurun Kırpmasaydın gözlerini zehirli uykulara Belirteçsiz bir tek cümlem kalmadı İçinden bir ses Adımı çağırmasın diye
Aynalar yüzümü gölgelesinler Bardaklara kızılcık şerbeti dolsun Ve renklerinden soyunsun gökkuşağı Ne çıkar...
Paylaş:
7 Beğeni
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Ne olursa olsun hayatta hep söylediğim bir şarkı vardır dost kalem ;(üzülmüşsünüz bir şeylere gibi geldi de ); size moral olur diye hayata dair paylaşmak istedim:
Başlayın bence sizde ritminizi bulmaya. İnanın iyi geliyor ...:) ".... Zengin çocukla fakir kızın aşkına Bir türlü kavuşup mutlu olmayışına Gözüm doluyorsa hala Korkmaya gerek yok yaşıyorum demektir
Bahçenin yemyeşil canlanışına Kirazın hınzırca çiçek açışIna Yüzüm gülüyorsa hala Korkmaya gerek yok yaşıyorum demektir
Anlatacak hikayelerim bitmedi henüz Anlaşacak dostlarım tükenmedi Yorgunluk kırgınlık hepsi gelir geçer Her şeye rağmen yaşamak güzel
Düşenin dostunun olmayışına Düzenin buna hiç aldırmayışına Kanım donuyorsa hala Korkmaya gerek yok yaşıyorum demektir ...."
Özetle: Şiirinizin sebebi yaşıyor olmanız yani ...:)
Halden hale giren yüzleri etrafımızda çok gördüğümüzü düşünüp, hayal kırıklığına uğramamz ve mutsuz olmamız belki de o yüzlerden çok fazla şey beklemiş olmamızdır. Kafamızda haketmedikleri yere koymuş olup, mükemmel ilan ettiklerimiz için de çok büyük bir yüktür bu aslında. Ben artık insanlarla olan diyaloğumda beklentilerimi minimize edip herkes için herşeyi yapabilir düşüncesinde de minik bir boşluk bırakarak hayal kırıklığına uğramamayı öğrendim. Kırılmamak kırılmaktan daha iyi değil mi ? Hem insanları baskılamamış oluyorsunuz hem de gereksiz yere mutsuz olmuyorsunuz..
Küçüklüğümde ben çok cadı'ydım. Önceden tanışmış olsaydık inanın şu an ruhsal tedavi görüyor olabilirdiniz , sınıfımdaki bir çok eski ( erkek olan )arkadaşım hala beni görünce kaçacak delik ararlar.
Yani şu an sakinleşmiş ve iyi halime tanıksınız :) hiç üzülmeyin o konuda ...
Ben uzun uzadıya yazdığımda teşekkürler saygıyla der kapatırsınız hani. Ben de tamam budur ederi söylediklerimin derim. Şimdi söylediklerinizin ederi öyle çok ki, bir dostun ötekine değip yaslanması kadar ve daha fazlası. Hani dün sormuştunuz ya göğe nasıl çıkılır diye, kalem tutan elin ve yudum yudum yaşamı anlatan dilin tekrarını bilenler kolayca çıkarlar göğe. Sonra inerler yeryüzüne. Utanırlar halden hale giren yüzlerden. Kırılırlar mı? Evet hem de tam ortalarından. Yalanlar duyarlar, öyküler dinlerler, şiirler hissederler. Aklları tutulur. Bir akşam sohbetinde kaybolup giderler. Şu anda en yakınımdakiyle yapabileceğim bir akşam sohbeti bile bu kadar ritim ve tını olamazdı sanıyorum. Kim demiş dostluk için tanışlık şart diye? Çocuk çağımızda karşılaşsaydık, o akasyaları yeme zehirlidir der. okul çağımızda karşılaşsaydık bak şurası daha cana yakın insanlarla deyip yön verirdi dostluğunuz. Bu çağımızda karşılaştık ne yazık. Köhnemiş bir mavnanın tam üzerinden hayata bakarken. İşaret parmağınızın gösterdiği o çizgiye bakacağımdan emin olabilirsiniz. Sevgimle kalınız.
Halden hale giren yüzleri etrafımızda çok gördüğümüzü düşünüp, hayal kırıklığına uğramamz ve mutsuz olmamız belki de o yüzlerden çok fazla şey beklemiş olmamızdır. Kafamızda haketmedikleri yere koymuş olup, mükemmel ilan ettiklerimiz için de çok büyük bir yüktür bu aslında. Ben artık insanlarla olan diyaloğumda beklentilerimi minimize edip herkes için herşeyi yapabilir düşüncesinde de minik bir boşluk bırakarak hayal kırıklığına uğramamayı öğrendim. Kırılmamak kırılmaktan daha iyi değil mi ? Hem insanları baskılamamış oluyorsunuz hem de gereksiz yere mutsuz olmuyorsunuz..
Küçüklüğümde ben çok cadı'ydım. Önceden tanışmış olsaydık inanın şu an ruhsal tedavi görüyor olabilirdiniz , sınıfımdaki bir çok eski ( erkek olan )arkadaşım hala beni görünce kaçacak delik ararlar.
Yani şu an sakinleşmiş ve iyi halime tanıksınız :) hiç üzülmeyin o konuda ...
Ben uzun uzadıya yazdığımda teşekkürler saygıyla der kapatırsınız hani. Ben de tamam budur ederi söylediklerimin derim. Şimdi söylediklerinizin ederi öyle çok ki, bir dostun ötekine değip yaslanması kadar ve daha fazlası. Hani dün sormuştunuz ya göğe nasıl çıkılır diye, kalem tutan elin ve yudum yudum yaşamı anlatan dilin tekrarını bilenler kolayca çıkarlar göğe. Sonra inerler yeryüzüne. Utanırlar halden hale giren yüzlerden. Kırılırlar mı? Evet hem de tam ortalarından. Yalanlar duyarlar, öyküler dinlerler, şiirler hissederler. Aklları tutulur. Bir akşam sohbetinde kaybolup giderler. Şu anda en yakınımdakiyle yapabileceğim bir akşam sohbeti bile bu kadar ritim ve tını olamazdı sanıyorum. Kim demiş dostluk için tanışlık şart diye? Çocuk çağımızda karşılaşsaydık, o akasyaları yeme zehirlidir der. okul çağımızda karşılaşsaydık bak şurası daha cana yakın insanlarla deyip yön verirdi dostluğunuz. Bu çağımızda karşılaştık ne yazık. Köhnemiş bir mavnanın tam üzerinden hayata bakarken. İşaret parmağınızın gösterdiği o çizgiye bakacağımdan emin olabilirsiniz. Sevgimle kalınız.
Oy!... Çok acı olmuş bu şiir. İnsanın içini yakıyor resmen cümleler.
''Kimdir mühürdarı acının Veznedarı kimdir Hani iyi edecekti kinin ve keten tohumu? Oysa devasız yine bütün yaralar''
Yaratan, bu acıya can vermeseydi ne güzel olurdu. Düşünsenize, o zaman, acı çektiren de olmayacaktı, çilelere düşüren de. Ne mühürdar arayacaktık, ne de veznedar. Yaralar bile olmayacaktı, hükümsüz kalacaktı tabipler ve dermanlar...
Olmayacaktı... Eğer, köklerini budamasaydı huzurun insanlar... Huzur köksüz kaldı işte... En ufak esintide, yıkılıp gidiyor hayatımızdan.
(İlim ilim bilmektir İlim kendin bilmektir Sen kendini bilmez isen, Bu nice okumaktır)
Bakın Yunus yüzyıllar evvel dürmüş bu işin defterini. Yani kendisini bilmekse insanın istediği, bilir er geç. Yok kendisinin bilinmesini istiyor ise, bir süreliğinedir o bildiriliş. Zira bir yere varmaz o diriliş. Lütfen diye yalvarırım hatta eleştirilmek için. Çünkü bilirim öyle mükemmel yazılar yazamayacağımı. Öğrenmek isterim kusurlarımı göremediğim. Büyüsün isterim kalemim ilerlesin. Fakat eleştirmeyen insanlar, dost değillerdir zaten. İyilik istemeyenleridir hayatımın. Eksik olmayın tekrar.
Sağ ol dostum. İşin özü iyi niyettir. Ama, bazı arkadaşlara bunu asla anlatamıyoruz. Arada bir, eleştir de olacak. Bir cümle eleştiri yazdım diye, engelleme koyanlar bile oldu bana. Yeter ki yapıcı eleştiri olsun. Sizin anlayışınıza hayranım sözün doğrusu. Sağ olun.
Öncelikle dikkatli olun lütfen. Size uzak ama, azıcık karışık yakınlarınız. Yok kahve falı bakmıyorum hani şu Rusya ile Ukrayna arasındaki sürtüşmeydi dillendirdiğim. Uzak olsun iyi insanlardan savaşın ve ölümün soğuk yüzü. Ölüm tamam ya, sıralısından belki. Vakitlicesinden.
Siz yazılarımı okuyup yordayınca korkmuyorum. Eğer diyorum yanlış bir kelâm fırlayıverirse kalemimden, o babacan tavrıyla hemen uyarıp düzeltmemi sağlar. Evet çok babacan buluyorum yaklaşımınızı. Sizler gibi insanları tanıdıkça, insana yeniden inanıyorum ki, eksilmez bu inancım nice insancığa rağmen. Bir yazı okudum da sanıyorum yorumlayamadım belki bir iki satır karalamışımdır: Yazının yazanı teşekkür ediyordu hayatına giren iyi kötü herkese. Ben de acılara teşekkür ediyorum ve hepsi iyi kim halâ. Fakat bazan kıyıya vurması gibi ölü balıkların, kalemime vuruyor acının katran karası. Nasıl bir ince işçilikti acılarım anlatılmaz. Kavi ve halden bilmezdi. Aslında sürüp atımı acıdan uzağa yürüyeli çok oldu. Bu o açılmış aradan kalma bir iz bir tavan arası melodisi sadece. Eksilmeyiniz emi? Az önce de söyledim bir yoruma karşılık olarak: Tanışlık gerekmiyor danışmak için. İyi bilirem ezeri ağzını ben. Tam altı yıl Kars^ta görev yapmıştım kıvançla. Sevgimle kalınız.
(İlim ilim bilmektir İlim kendin bilmektir Sen kendini bilmez isen, Bu nice okumaktır)
Bakın Yunus yüzyıllar evvel dürmüş bu işin defterini. Yani kendisini bilmekse insanın istediği, bilir er geç. Yok kendisinin bilinmesini istiyor ise, bir süreliğinedir o bildiriliş. Zira bir yere varmaz o diriliş. Lütfen diye yalvarırım hatta eleştirilmek için. Çünkü bilirim öyle mükemmel yazılar yazamayacağımı. Öğrenmek isterim kusurlarımı göremediğim. Büyüsün isterim kalemim ilerlesin. Fakat eleştirmeyen insanlar, dost değillerdir zaten. İyilik istemeyenleridir hayatımın. Eksik olmayın tekrar.
Sağ ol dostum. İşin özü iyi niyettir. Ama, bazı arkadaşlara bunu asla anlatamıyoruz. Arada bir, eleştir de olacak. Bir cümle eleştiri yazdım diye, engelleme koyanlar bile oldu bana. Yeter ki yapıcı eleştiri olsun. Sizin anlayışınıza hayranım sözün doğrusu. Sağ olun.
Öncelikle dikkatli olun lütfen. Size uzak ama, azıcık karışık yakınlarınız. Yok kahve falı bakmıyorum hani şu Rusya ile Ukrayna arasındaki sürtüşmeydi dillendirdiğim. Uzak olsun iyi insanlardan savaşın ve ölümün soğuk yüzü. Ölüm tamam ya, sıralısından belki. Vakitlicesinden.
Siz yazılarımı okuyup yordayınca korkmuyorum. Eğer diyorum yanlış bir kelâm fırlayıverirse kalemimden, o babacan tavrıyla hemen uyarıp düzeltmemi sağlar. Evet çok babacan buluyorum yaklaşımınızı. Sizler gibi insanları tanıdıkça, insana yeniden inanıyorum ki, eksilmez bu inancım nice insancığa rağmen. Bir yazı okudum da sanıyorum yorumlayamadım belki bir iki satır karalamışımdır: Yazının yazanı teşekkür ediyordu hayatına giren iyi kötü herkese. Ben de acılara teşekkür ediyorum ve hepsi iyi kim halâ. Fakat bazan kıyıya vurması gibi ölü balıkların, kalemime vuruyor acının katran karası. Nasıl bir ince işçilikti acılarım anlatılmaz. Kavi ve halden bilmezdi. Aslında sürüp atımı acıdan uzağa yürüyeli çok oldu. Bu o açılmış aradan kalma bir iz bir tavan arası melodisi sadece. Eksilmeyiniz emi? Az önce de söyledim bir yoruma karşılık olarak: Tanışlık gerekmiyor danışmak için. İyi bilirem ezeri ağzını ben. Tam altı yıl Kars^ta görev yapmıştım kıvançla. Sevgimle kalınız.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.