7
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
2043
Okunma

Henüz çok erken, günün ilk ışıkları
Ve soğuk bir hava,
İstanbul’un orta yeri;
Deniz kıyısında kırık bir masa.
Derken oturdu kadının biri.
Belli ki efkârlı,
Belli ki derinden yaralı.
Derin bir acı gizlenmiş gözlerinde.
Öyle ki martılar bile çoktan olmuş sus pus
Beklemekte kadını nöbette:
Kaçıncı nöbet,
Kaçıncı hüzün
Derin bir sızı yakarken için için.
Sus pus kadın,
Gözleri uzaklara dalmış
Ve bakmakta derin derin.
Dalgalar öylesine sessiz
Yalarken kıyıları
Yeter ki ağlamasın kadın.
Çehresi öylesine süzgün
Ağlamaklı gözlerinde kıyısız hüzün.
Sabahın bir vakti,
Yeter ki ilişmesinler ona
Suçlu belki de ve
Acısını katık yapmış
Akan o inci tanelerine.
Bir kadın; ıssız
Ve İstanbul kadar yılgın.
Ne umarsız ne de öfkeli
Çaresizliği her halinden belli.
Yalnız en az İstanbul kadar
İstanbul ağlamaklı en az onun kadar.
Kuru kalabalık tüm yaşanan
Bir anne şevkatiyle
Bastı İstanbul kadını bağrına.
Yalnız ve terk edilmiş:
Biri İstanbul,
Tarihin eşsiz şehri.
Biri kadın,
En az İstanbul kadar dertli.
5.0
100% (11)