şubat kokusu...



Az sonra asılacak tüm kiraz ağaçlarım
Uçurtmalarımın boynu bükük kalacak
Salınırken yağlı ilmekli mavi göğe
Kan döktürecek, yine kara bulut yağarken usuldan….



Bir volta bir pusu, beni hep ağırdan vuran
Birde hiç durmadan camlarımı kıran kör olası martılar
Hangi vakit yosun kokusuna dalsam düşlerimde
Denize saldığım çığlıklar dolar yastığıma…



İşte bu yüzden gün uyanmadan çektim içime toprağı
Acı tütün kuru kalırken kenarındaki dudağımda
Küflü duvarlar suliyetinin raksında, deli kaldı türküler
Çatlak kalmış ezgiler öpüşme hasretindeyken
Sen hiç bilmedin bilemedin…



Oysa iki öpüşme bir cennet olacak
Kış sonrası bahar başlangıcı şubat gibi
Henüz yeni doğmuş bir çiğdem sen kokarken bu kırlarda
Bu kadar aklıma girmeseydin bölünmezdi bu denli uykularım…





Paslı bir parmaklığın arkasında firari kalacaktı hatıra(n)m
Ben sana sen bana karışacaktı sanki
Dışarıda gün doğumu şafak bir de dudakların gibi kızılken
İki öpüşmelik bir vakit
Gelip öpsen beni
Solmayacak dar ağaçlı kiraz çiçekleri(miz)…
Ya da boş ver her şeyi
Sen bez bebeklerinle
Ben bilyelerimle maviye koşalım yağmura inat…


Ne volta atayım, ne puslu bir oda hücrem olsun
Yokluğunun demir parmaklığında zaman eklemesin peşimize yosun




Sen martılara simit at mesela
Vapurlar her zamanki gibi dakik gelsin arkamızdan köpük köpük
Saçların güvertede dağılsın ben toplayayım
(öpmeyi bu kadar isterken dalgaları)
Ya da bırak,
Bırak da bana..
Rüzgarlardan arta kalan kokun karışsın arta kalan yanıma….









-üşümeyelim vuslata kış düşmüşken ayazlar, en azından/hele de çırpınırken sana kavuşma hasreti…/ rüzgar gelip kiraz ağacına kondu bu sabah ( sen görmedin) / dallar uçtu erkenden/ takvimde sen ayrılık yıldönümü bu/ ilk çiçek sen oldun, açtın/ içimde sen dışımda kara kura bir özlem/ esmer hasretler işte/ boş ver ya da al beni şu kirazlar açmadan önce/ -