21
Yorum
42
Beğeni
5,0
Puan
4300
Okunma

taş duvarlara saklamak geçmişin izlerini
ve uzaktan bakmak yeni umutlara...
zordu sevgilim gün doğarken sahilde bir martının kanadında ağlamak
dalgalara yazılan mavi bir türküydü
ve oynayan bilmiyordu sahnede olduğunu
yakamozlar göç ediyor ve mevsim kollarında uyuyordu denizin
*
iki aptal bir akıllı etmez ki zamansız düşen c e m r e d e
durulsa an savrulsa iki atımlık kahkaha
ılgın ağacının gölgesinde selvi boylu bir güzellik doysa umuda
kalın d u v a r l a r ı n ardında şimdiye yakılır mı ağıtlar
duvara çarpınca çözülür mü duaların dilleri
duyar mı acıların çengel olmuş yüreği
suslar asıyorum yazının son satırına
ve eksik kalan bir gülüş soluyor tenhada
başın diyorum
ve saçlarında ağlıyor ayışığı yine bu masalda
ölüyorum durduk yere bir şarkıda
...
uyan s e v g i l i m uyan!
ses geçirmeyen duvarların ardında erken olmuyor sabahlar
kendi sürgünümde solan sarı gülleri deriyor ellerim
ve her yer kan revan
akasya mevsiminde ıslanıyordu bakışlarımız oysa
rüyaymış bütün yaşam uyanıyorum uykudan, sen yokken
hükmü geçen cümlelerde takılı susuyorum hala
sözler ufalanıyor dilimin ucunda
s ü r g ü n zamanında boynuma asılan yafta
unutulan yüzük mermer satıhlı yolda
belki de gecenin içinde bir ayazda
sıkıyor ha sıkıyor çelik yüzlü pranga
vur dökülürken gözyaşlarım hadi vur!
sarsılsın tenhada umutlarım az daha
vız gelir yağmurdan ıslanmış bu başa
soğuk edasıyla ö p e r k e n ölüm iki kaşımın arasından
solumdan vuruldum şafak vaktinde eski bir türkünün içinde
ben her dalganın sesinde sana ağlarım bil ki sevgili
lacivert bir denizin kararan ufkunda
ve yosun kokuları arasında kaybederim o son anı
ve dökülür cebimden bir parça günah
martılar çığlık çığlığa...
dudağına gömülen her sözde bir yalana sarılırım çıkış diye
oysa
sevdanın alevinde yanan bilir mi kalleş alazların vurgununu
bilir mi yandığını sefil bir surete
...
açın kapıları açın!
geçip gidiyor ömrüm
soluklanayım dediğim yerde yok yerde çakılıp kalıyor dizlerim
y ı k ı l karanlık
yıkıl başım gözüm üstünden
ben çaresizliği çare diye takıyorum
çocukluğumdan kalma mavi uçurtmanın kuyruğuna
en ihtişamlı zamanında boğdum dirliğimi üç karış suda
ve sen uyuyordun gölgede bütün bilmezliğinle
soluyorum dalında bir goncanın
de git ö l ü m !
kayboluyorum sessizliğin ortasında
dokunuyorr rüzgarlar saçlarıma
yol ver aralansın köprünün altından akan sular
yazılan kadere yol olsun yeminlere batan sözler
sana sığınırım tanrım!
ölüme dair edilen sözlerin hepsi yalan
korkuyorum bütün cesaretimle ölümden
ve ölürken bir camın buğusunda hapsolup kalmaktan
k ı r ı k a y n a d a b i r v a l s geceye düşen
cılız ışıklara tutunuyor gölgem sen diye
ah soluyorum loş saçakların altında
şehir boş, sokaklar dar
başucumda kuzeyin ışıkları
adımlarımın ucunda bir dönence
cemre düşüyor havaya mevsiminde bu defa
...
Şimo’ya sonsuz teşekkür ve saygımla...
Maide Yılmaz Özgüç
Bodrum/Şubat/ 2014
5.0
100% (36)