2
Yorum
25
Beğeni
0,0
Puan
2479
Okunma

her tuttuğum balığı yeniden özgürlüğe bırakmaktı seni sevmek
ve sapanı olmamış bir çocukluğun onurlu yanıyla
her gün yeniden çocuk olup sana yeniden aşık olmaktı hayat
....
gelemedim
yolun savaş zamanı acıtıyor pus acıları
adımlarım dokunurken
sağa sola dağınık çocuk ölülerine
hangi sureti takıp aşkı alabilirim
gözlerinin botanik düşlerine
yangınların küllerle grileşen mağdurlarıyız sevgili
sol yanım dağından aşarak
suskunlar vadisinden aşağı iniyorum
hürriyete bulaşık ezgiler dökülüyor ruhlar şelalesinden
ben çırılçıplak ozan cümleleriyle yıkanıyorum bir ulu vakti
patiskadan rivayetler asılı çam kozalağı asiliğime
ne kadar bastırsam suskunluğumu gözlerine
o kadar çığlıklar koşuyor dudak arası ülkenden
ve sularla kaplı gökyüzünün seyyah dergahı alıyor aklımı
pir şairleri tünerken maviye çalan hasretlere
en arkada duran boyası yarım duvarda bağırıyor özlemin
....
delik deşik şehirlerin
sabah ezanı çarpıyor şimdi rüzgara gebe adımlarıma
kendinde parçalanmış bedensel ruhlar çağırıyor yağmuru
özlediğim vaktin tamda zihinsel karmaşasına dokunurken afet
en uzak umutlarla yaslanarak kurşun deliklerine ölesim geliyor sevgili
sen görseydin
annesini kaybetmiş bir çocuğun gözlerinden sarkan acıyı
ki
hangi ara çoğalır bu kadar zulüm bu kadar ölüm
ay bıkmış ışıklarını soluğunu yitirmişlere vurmaktan
payıma düşen acıları saklamak ne demek diye sorsam bir babaya
gözlerinden sökebilirim mahşeri sanırım
seni severken sevdiğim tüm halklara bölündüm bir anda
ellerinin arasına aldığı başıyla dururken karşımda kadınlar
insan olmanın utancından kanadım kırık ruhumla
sevgili
gökkuşağı göndersen çoluk çocuk umutlara
ve renklerde yedi sevinç yaratsa tanrı
sen saçlarından taradığın güneşleri savurduğunda
kimsesiz büyüyen hayallere
bir barış açar belki karşı sağanakların akli dengesinde
...
sonra sevgili
sonra bağların yeşil iklimleri akıyor geceye
geyik sekmelerin de parıldayan ırmak konuyor dallara
bir Koçero yalnızlığı dökülüyor satılık ömürlerden
başım bin bir senle dağınık
rüyalar kurşunlanmış kavşağı elimi yumruk yaparak terkediyorum
hızlıca geçiyorum on yedi yaşında asılan çocuklar bulvarından
daha dün gördüğüm resimde ölen çocuğun organlarıyla
hayata tutunan bebekleri ağlıyor yüreğim
kimler tanrıcılık oynuyor bu kadar sevgili
hangi kitapla anlatılıyor insan mahlukatı
hangi din hangi mezhep hangi adı batasıca düş alıyor bunları vaazlarına
yüreğim sana kadar aşk acıyor sevgili
insani cümleler mektuplara sığdırırken benliğim
bunca kıvranış içinde gel de aşkı düşle
galiba dünyanın bizden alacağı çok
hayatın hep suçlanması bundan sevgili
kendimizde çözemediğimiz yaşamı
her korktuğumuzda acıtıyoruz
yüreğimin kırmızı minderine tünemiş yar
anlatamadığım riyalar insanlığında aşık olmak sana
anla
aşkı resimlemek enkazlar içinde
ve sonra oturup düş kurmak gibi sevgili
bir savaş manzarası,çocuk yüreği,aşk sanatı severek