4
Yorum
19
Beğeni
5,0
Puan
1387
Okunma
zaman olmayınca öykü yazmaya...
SUSKUN MEKTUP
“Kırık dökük kentlerin tek umut kırıntısı
Son nefesindeki sokak şarkılarındaydı
Bir de köşede duran o kemancıdaydı bu şehri yakan ateşler
Önce tel tel gece yandı ardından tüm yürüdüğümüz o yollar….”
Vuslat pusuları kurulmuş dört bir yana
Hangi yana kıvrılsak çıkmaza çıkardık
Alnımızda doğmadan önceki kara yazgımız
Avuçlarımızda yağmur sonrası derin toprak kokusu
Gölgeler arkamızda kara hırsız harami
Bakır rengini çoktan yitirmiş gök
Kurumuş karanfiller esrarını kaybetmiş gecede
Paslı uykuların sabahı olmaz ser gidince bedenden…
Avluda atılmış birkaç adım özgürlük
İki kanat bir güvercin etmez ki küflü hücrede
Fısıldayan fırtına sarılmış sallar yağlı ilmeği
Sırtında buğday taşıyan karınca vurulmuş
Yerde ufalanmış kahvaltım
Bir ıslanmak kalmış toprağa, susmaksa buğday tanesine…
İçerde ne güzel görünür gök kara da olsa
Bir kitabın sayfasını açıp ikiye kanat yapmak
Saymadan onca geçmişi demir sürgülere inat
Gizli gizli mavi beslemek az sonra toprağı doyuracağını bilerek…
Esaret zincirleri demir kadar soğuktur buralarda
Bir saksıda begonyanın ilk çiçeği bahardır sana
Dışarıda sancak alabanda bir hayat savaşı
İçeride tanrıya mülteci çırpınışlar
Araf’ın tam ortası belki burası paslı parmaklar aşiyanlarına…
Geçenlerde bir çocuk uçurtması gördüm
Tel örgülerin arkasında yeşil bir kır vardı oralarda
Yüzümü uçurumlara çevirip rüzgar diledim iyice uçsun diye
Yağmur düşmeseydi eğer karşıdaki çınarın yaprağına
Ben de bir uçurtmanın kuyruğuna takılacaktım ansızın…
Her şafakta sehpasına terennümlerle yürüyenler
Hiç sakınmadan verdi sırrını
Küflü duvarlarda derin tılsımlar ve suskundu kumrular
Bir bir eksilen kovuştaki nefesler ,sıra bekleyenler…
Dışarıda deli kurşun sesleri
Köprü altına afiş asan ürkek boşaltılmış beyinler
Kahramanını bekleyen koca bir dünya…
Önce Lucas’ı astılar o çok sevdiği kuşların konduğu ağaca
Tek suçu Tanrı’yı her gece düşlerinde görmesi
Birde tutanaklara geçen “Kral Çıplak” deyişi….
Zabıtsız bana bıraktığı mektupta öğrendin gidenlerin gelmediğine…
Sonum Lucas gibi olsun istemedim
Bu yüzden ben üç mektup yazdım biri karıncalara
Diğeri hücremdeki gönül gözü açık olana
Sonuncusu paçalı bir güvercinin kanatlarında kaldı sarılı…
Ben bildiğim tüm duaları karşısında okurken bir duvarın
Üç el silah sesi duyuldu avluda
Bir sabah beni “Salı”verdiler güvercini gömdüler
Beyaz çarşafım, ranzam kaldı kaldığı yerde, ütüsüz…
Lucas sustu bu sefer ben konuştum
Bir bulutun uçurum kenarındaydık
Sözüm bittiğinde beraber susarak izledik dünya da olanları
Bir kelebek gelip konmasaydı eğer omzuma
Sesim kısılıncaya kadar Lucas gibi bende bağıracaktım…
5.0
100% (16)