4
Yorum
14
Beğeni
5,0
Puan
1309
Okunma
Yazgısında yaş on iki
Aralık sonrası Ocak
Kar dökümü bir mevsimin güncesi
Kefen giymiş gelinlik
Tandırda taze hamur kokusu
İki çırpı bir ateş gerisi tütsülü duman…
Avluda çamurdan oyuncaklar
Delik terlik,yamalı minder
Sayma sen bezden dikilen bez bebekleri
Sen hep dalıp git o sevdiğin ninniler ülkesine
-Derinden masallar “ah o pamuk prenses”-
Küçük bohçanda kocaman hayaller
Beyaza bürünmüş ölümlü yollar
“Düğüncüler” halay çeker
Ecelin başı kanlı duvak örmüş yüzüne
Varsın adı “Kader”sizliğin kaderi olsun…
Üç şarjör göğe tek kurşun beynine düşmüş
Peşinde eşkıya bir zaman
Saçmalar dolmuş uzak coğrafyanın göbeğine
Tılsımını yitirmiş çocukluk gülümseyişler…
Oysa sen daha yeni çizmiştin seksek çizgilerini dağ eteklerine
Koynunda…koynunda… oyuncak bebeklerin
Kemiğindeki yaşın mahkum olmuş kara toprağa
Minyon tipli bir ölüm ne kadar genç olabilir ki
Ve hangi ölüm bu kadar masum olabilir ki böyle bir iklimde
Gerdek sancısı bir kara gece
On üçüncü ay
Rahmine düşen ilk taze yağmur
Çocukluğun çocukluğu
Karanlıkta tek kalan sadece ıslak yıldız…
Perişan güneşin yorgun aydınlığı
Düştü işte bir kere peşine
Bu kadar keder bir de “kader “
Kara perdeler ayın on dördünde…
Ve şimdi hiç durmadan git
Arkandan getireceğim tüm oyuncaklarını
Ve kış eridiğinde mezar taşındaki toprağında
Bana da… bana da bir oyuncak yap
İnsanlığı kutsamak adına …
Ya da “Pamuk Prenses” aşkına….
-Kadersizliğin kaderi, Kederin kaderi… kıyım, yıkım, kar dökümünde çocukça ölüm, ölen ölür geride kalır bir çocuk alnında kara yazılar, çamurdan birkaç oyuncak, bir minder bir kerpiç duvar gerisi ekvator çizgisi…-
5.0
100% (12)