7
Yorum
18
Beğeni
0,0
Puan
1861
Okunma

ağırlığım rahatsız ediyor yorgunluğumu..
yalnızlığın uykusundan
öksürükleri saçarak elimin altındaki ahşap soğukluğa
lal görünen vakitlere doğruluyorum
teni yırtıklar içinde griler alıyor gözlerimin kasılmış körlüğünü
vazoda sarı tütünden çiçekler
kırık dökük bir bedenle arşınlıyorum
muslukla rutubet arası yolu
ve avucuma doluyor kış buzulu renginde sular..
ihtilaller
pişmanlık duyduğum zamanın avcısı
yüreğimin sokağa çıkma yasağında
hiç bir sevgili girip çıkamıyor ruhumun sokaklarına
her köşe başında
dalları aşksız düşler
ve savaş ilan ediyorum kendi içimdeki tüm yalanlara...
hala vaziyetim kurak bir bağımlılığa
sislere kapalı bir evin sığıntısı altında koşuyor aklım
duymuyor mu acaba vakit beni
yelkovanla akrebin nedir düşmanlığı bana
yitirilmiş onca hayalin üstüne
birde kaybetmek ruhumu göstergelerde
işte bir uzak fısıltı
kırılıyor takır takır kulaklarımda ..
itici gülümsemesinden
rahatsızlık duyuyorum karanlığın
perdeler sımsıkı kapalı pencerenin kasvetinde
ve soluna eğik duruyor siyahlar birazda korkutarak geceyi
tütün kağıtlarıyla kapatıyorum gözlerimin dumanlı halini
yaşımın büyümüşlüğü
bir anda küçülüyor loş ışık altındaki gördüklerimde
ağır bir manevrayla cenin oluyorum
ve vura vura beynime uykuya zorluyorum
kirpiklerim kapanıyor
ve salyalı kabusların ortasına atılıyor kendimden arta kalan..
neden geçiyor trenler uykumun orta yerinden
susarak gemileri batırdım
teyyareler düşürdüm çığlıklarımla
otobüsleri tek tek vurdum sapan ucundaki kabuslarla
şimdi trenin
ayaklarını dinamitleme zamanı
sonra
acısız bir uykunun bilinç altına inme vaktidir....