3
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
1804
Okunma

“Ben hep idam sehpasında yargılanacağım gün için seviştim”
Bilmiyorsun…
Miladı zehirlediğimiz günden bu yana
Kirli şiddetli kekremsi tadları sevip
Günah zaferleriyle yıkanan bedenlere ibadet ettim
Bedenimi kıyametin sararmış yapraklarına sardığım gün ile aynıdır
Şerrimin sarmalında köşe kapmaca oynayan çocukları
Düşlerime ilişen salgının hasta ettiği ninnilerle uyutmuşluğum
Hiçbir canlının sesinin cüssesine
Sığmayacak kadar büyük bir çığlıktır bu
…
Sen hiç
Körelmiş tasavvurlarda kabaca biçimlenmiş
Aşk heykelciklerinin arasında yaşamak zorunda kaldın mı?
Ya da
Arşın kapısında dikilmişken
Aklında iki dünya yükü sorguyla
Kendi gölgenden koparılıp
Zion ikliminin rahmine bırakıldın mı?
Ecelsiz ölen martıların mezarlarını süsleyen
Siyah papatyalar yetiştirdiğim doğrudur
Burnumun ucunda taşıdığım saltanatımı
Bahtımın gündüğümcülerinin
Nun’un sırrına göz aydınlığı verdiği de
…
Duyma ve bilme!
Kursağımda tehcir olmuş küflü kederler
Mehri verilmemiş keman sesindeki intiharları ihbar ederken
Ejderha kanadı altında yol alan kısrağı salıverdiğimi
Ve dahi
Dudak kıvrımımı kemirirken ucuz tebessümler
Harelenmiş bir fırtına sonrası
Sevdiğim şarkıyı son kez öptüğümü
Şimdi bana göğsüme bağlayacağım
Yeni bir günahın rengini ver Tanrım
Ta ki
Bir sonraki milada kadar…
5.0
100% (4)